Post

Yaz Yaz Listeye Bizi De Yaz

Yıllar önceydi. Eskişehir’de Paşabahçe işçilerinin eylemleri patlak vermişti. İşçiler hakları için örgütlenmeye ve eylem yapmaya giriştiklerinde patronun tepkisi beklendiği şekilde olmuştu. Eyleme geçen işçilerden önce başı çekenleri sonra da tespit edebildiklerini parça parça işten çıkarmaya başlamıştı. İşçiler her gün sabah fabrika önüne gidiyor, vardiya girişinde işbaşı yapan arkadaşlarına seslerini ulaştırmak için sloganlarla bekliyordu. Bir yandan da her gün sabah fabrika girişine bir liste asılıyordu. O gün işten çıkarılan işçilerin listesi. Listede adı olanlar fabrikaya alınmıyor, onlar da eylem yapan arkadaşlarının yanına katılıyordu. Listede ismi olmayan işçiler ise fabrikadan içeri çalışmak için giriyordu. Ancak işçiler öylesine iyi örgütlenmişti ki içeriye girenler, kendilerinin de bir gün sabah işten çıkarılanlar listesinde adı olacağını bilmelerine rağmen fabrikaya sloganlarla giriyordu. En dikkatimizi çeken sloganlarını yönetimin olduğu binaya dönerek toplu halde şöyle atıyorlardı: “Yaz yaz, listeye bizi de yaz!” Gerçekten çok coşkulu olan bu direnişin sonunda işçiler haklarını kazandı, atılanlar da işlerine döndü. Bu süreçten geriye akıllarımızda o slogan kaldı.

Uzun olduysa kusura bakmayınız. Göz korkutma çabalarının, örgütlü bir mücadelenin karşısında yenik düşmesine güzel bir örnektir. Herkes böyle nice örnekler olduğunu bilsin. En son AKP sözcüsü Ömer Çelik’in “Bize söylenen sözleri şimdilik not ediyoruz” demesinin ardından “Beni de not et” diyenler, yıllar önce “Listeye bizi de yaz” diyen Paşabahçe işçisi kardeşlerimizin yolundadır. Hiçbir siyasi iktidar temsilcisi bunca acının içinde bile gözdağı verme hakkını kendinde bulamasın diye, bu tepkiyi örgütlü bir mücadele ile buluşturmanın ve hesaplaşmanın işte şimdi tam zamanıdır.

Yıkılan şehirlerden Antakya’da bir bina, yan tarafındaki sağlam kalan binanın üstüne doğru yan yatmış, böylece tamamen devrilmemiş ama ağır hasar almıştı. Bu ağır hasarlı binadan, sağlam kalan yan binanın pencerelerinden birine atlayarak hayatını kurtaran bir kadın, o anı anlatırken şöyle demişti: “Binanın bu halde olduğunu şu an dışarıdan baktığımız gibi görmüş olsaydık, korkardık, atlayamazdık.” Evet binanın o yan yatmış hali gerçekten çok korkutucuydu. Hepimiz o binaya dışarıdan bakarken nasıl oldu da atlayabildiler diye şaşırıyorduk. Ancak o kadın, binanın bu halini önceden görmüş olsaydı ve korksaydı da kendinde atlayacak cesareti bulması mümkündü. Çünkü engelleri aşmamızı sağlayan şey her zaman anlık bir cesaret duygusu veya yaşama içgüdüsü değildir. İnsanlığın birikimi bazen bize o cesareti verir. İşte şimdi tam da böyle bir süreç karşımızda. Hepimiz yıkılan şehirlerdeki onbinlerce enkazı görüyor ve korkuyoruz. Bu tabloya hiç bakmadan yaşamaya devam edelim dememizin artık mümkünatı yok.

“Siyaset yapmayın” diyenler aslında tam da bunu demek istiyor. Bu tabloyu görün ama nedenini sorgulamadan yaşamaya devam edin. Oysa insanlık her zaman başına gelenlerin nedenini sorgularken ve o nedenle hesaplaşırken ilerlemiştir. Bilimsel veriler bize ne yaparsak ne olacağını söylüyor. Depremde yıkılmayacak yapılar yapmanın bütün ilmini ortaya koyuyor. O yıkılmayacak yapıları ve şehirleri hayata geçirmek için ise siyaset yapmak dışında bir yol bulunmuyor. Şu an pek çok kişi içinde yaşadığı binanın depreme dayanıklı olup olmadığını merak ediyor değil mi? Bunu bilmek zor değil, ölçümler yapılabiliyor. Ancak birçok ev sahibinin, evime çürük ya da güçlendirilmesi gerektiğine dair rapor verilir de bunun maliyetini karşılayamam korkusuyla bu ölçümleri yaptıramadığını da biliyoruz. Bu durumun ekonomik gidişattan bağımsız olmadığını da kavrıyoruz. Ekonomik gidişatın ise siyasi iktidarı göndermeden düzelmeyeceği gün gibi ortada. Gördüğümüz gibi, binaların depreme dayanıklı olup olmadığının tespitleri bile ancak siyasetle yapılabilir halde. O enkazlardan atlama cesaretine hiç gerek olmayacak bir yaşamı kurmanın da yolu budur. O listelerinize hepimizi not edin, hesaplaşmak için kolları sıvadık.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Gülünç Bir Sloganın Arka Planı

Post

Yaz Yaz Listeye Bizi De Yaz