Post

Seçenek Biziz

İstiklal Caddesi’nde bomba patlatıldı. Herkesin gözlemi ve hissiyatına göre seçim startı verildi böylelikle. Göz göre göre yapabildiler bunu. Hiç çekinmediler, hayıflanmadılar. Önemli olan “mesajı aldık” diyebilmekti. İçişleri Bakanı, bu arada bir metot da dikte etti hepimize. Dedi ki: “Piyonları tartışmaya gerek yok.” Bakan değil, filozof sanki. Kim yaptı bu işi, ne için yaptı hiç kafa yormamıza gerek yok. Yetkili beyefendinin derin yorumlamalarını dinleyelim kâfi. Ne âlâ memleket.

Bakan çok kızarak ABD’yi sorumlu tuttu güya ve taziyesini kabul etmedi. Onu izleyen biri, herhalde ABD’ye karşı müthiş bir atak yapacak sanabilir. Gelgelelim öyle olmadı. Kabak döndü dolaştı ve güney sınırımızın hemen altındaki topraklarda yaşayan halkların başına patladı. Meğer Bakan’ın kastettiği “mesaja cevap” buymuş. Böyle düşünüyoruz ve kafamız rahat ediyor.

Neye benziyor bu manzara. 10 Ekim Ankara Katliamı konseptine değil mi?

“Bu ölümlerden sonra istifa etmeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna karşı masada oturan yetkililerden biri, kendini tutamayıp gülmüştü hatırlarsak. Bence durumun vahametini en çok o bürokratın gülüşü anlatıyor. Olan biten karşısında o dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, “Bombalar patlıyor ama oylarımız da yükseliyor” demişti. Memnuniyetini gizlemeye gerek bile duymadı.

Anlıyoruz ki bu ülkenin sağı ve karanlık güçleri, bu mekaniği çok benimsediler. Bunların çok kaba bir akıl yürütme yöntemleri olduğunu tahmin edebiliriz. Bir kere çalıştıysa, bir kere daha niye çalışmasın diye düşünüyorlar büyük ihtimalle.
O halde gerçek bu. Gerçek buysa, biz de buna karşı nasıl hareket etmeliyiz?

Bize bu vahşi mekaniği uygulayan mevcut rejimse, bu rejime karşı çıktığımızı ortaya koymalıyız.

Bu rejim değişmeli, bu hükümet gitmelidir.

Bu hükümeti yenilmez ve ebedi olarak görecek halimiz yok. Nice hükümetler çekildi gitti tarih sahnesinden. Bu da aynı akıbete uğrayacaktır. Bu hükümetin gidiş sürecini başlatmalıyız.

Bu zaten böyle mi öngörülüyor? Aslında hayır.

Bir hükümet yerli yerinde dururken ona bir iyileştirmeler listesi sunmak ayrı, onu o koltuktan kaldırmaya çalışmak ayrı bir stratejidir. Onu koltuğundan kaldırmak mücadelesi otoriter rejimin bütün zamanları için geçerliydi zaten ama artık bir genel seçimin kapısına geldik, dayandık. Bundan geri duracak halimiz yok. Halihazırdaki hükümet de o seçimlere girecek biz de.

Biz demeliyiz ki, bu otoriter rejime karşı emekten ve özgürlükten yana seçenek biziz.

Bu rejimin karşısına, onunla kapışacak bir cüssede, emeğin ve özgürlüğün en büyük birlik örgütlenmesini çıkarabiliriz ancak. Bu birliktelik, iktidarı alacak ve ülkeyi yönetecek özne olarak ileri sürebilir kendisini. Bu derece önemli ve kapsamlı bir hedefi ileri sürmek, “gerçekçi” olmama eleştirisiyle karşılanmamalı. Gözümüzü diktiğimiz yere doğru yürüyebiliriz ancak. O nedenle gözümüzü diktiğimiz hedeflerimizi açıklamalıyız. Kitleler ortada anlamlı bir siyasal hedef yokken, sırf hareketli gözükmek için hareket etmez. O tarzda akıl dışı davranmazlar.

Olabilir diyenleri duyuyor gibiyim.

Yani aslında farkında olmadan kitlelerin sebepsiz asi olmaya kalkışacağı sanılıyor. O türden “sebepsiz asi” sadece James Dean’dir. O da bir Hollywood sineması hayali olarak yaşar. Kitleler ancak uğruna fedakârlık yapabilecekleri bir hedefleri varsa asi olabilirler. Köylüler, toprak için mesela. Milyonlarca ölüp giden insanlar barış için. İşçiler, kısa çalışma süreleri için. Uluslar, kendi kaderlerini çizebilmek için.

Asi böyle olunur.

Yani ceketimizi koysak kitleler zaten asi olmaz.

İnsanları devrimci, mücadeleci ve tutkulu yapan büyük ve anlamlı siyasal hedeflerdir.

İddialı ve birleştirici siyasal hedefler bulunmamasının açığı, rutin örgütsel faaliyetlerin çok yükseğe çıkarılmasıyla kapatılamaz. Asıl taşıyıcı olan siyasal hedeflerdir. Sebepsiz isyan olmayacağı gibi sebepsiz örgütlenme de olmaz. Sanki bir sosyal ilişkiler ağı gibi ilerleyen örgütleme, böylece geliştikten sonra politik alana yönlendirilebilir ve sıralama budur gibi düşünülüyor. Bu doğru değil.

Hiçbir politik amacı olmayan ya da amacını söylemekten sakınan bir örgütlenme girişimi, zaten gerçek anlamda gelişmez. Eğer yine de gelişirse amorf olacaktır. Öne bir siyasal hedef koymamak, öne ceket koymak anlamına gelir. Ceket kurgusu doğası gereği bir hareketlilik, kitle ve örgütlenme yaratamaz.

Eğer bu rejimin karşısında duruyorsak, radikal siyasal hedefleri önümüze koyma hakkı ve yükümlülüğü bizdedir. Radikal siyasal hedefler koyarsak, sistemin sınırlarına takılıp kalma tehlikesi yaşamayız.

Kârı en yükseğe çıkarmak ve onu biriktirmek yerine, toplumun yararını ve çıkarını esas alan kapsamlı kamulaştırmalar yapacağımızı ilan edebiliriz. İşsizliği ortadan kaldırmak ve daha insanca çalışma koşullarını ortaya çıkarmak üzere bir günlük çalışma süresini 6 saate düşürmemiz gerektiğini söyleyebiliriz. Diyalog ve müzakere zeminlerini yaratarak, Kürt sorununa adil ve demokratik bir çözüm getireceğiz diyebiliriz.
Biz ama. Bu ülkenin halkları olarak biz. Bu ülkenin emekçileri olarak biz.

Halkın ve emekçilerin bağrından çıkan öz örgütlerin iradesi anlamında biz.

Bu iradenin yönetme organizasyonu olarak biz.

 

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 25 Kasım Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

Radikalizm

Post

Üç Husus

Post

Seçenek Biziz

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Görev Zamanı

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Tabutta Röveşata

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Karşı Kültür

Post

Var ve Yok Listesi

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli