Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, bir televizyon kanalının canlı yayınında konuşuyor. Türkiye’de bir haksızlık yapıldığını duymak bile istemeyen, gözüyle görse inanmayacak bakan, şöyle bir haksızlığa uğradığımızı anlatıyor:

“Hukuka güven endeksi diye çalışmaları var. Bunu öne sürüyorlar. Türkiye’nin yargıya güvende dünyada 116. sırada olduğunu söylüyorlar. Bu bilgi hatalı. Bunlar masa başında hazırlanıyor. Türkiye’nin üstündeki ülkelerde Angola var. Türkiye’nin bu ülkelerin altında olması mümkün mü? Türkiye burada olamaz.”

Bu tip çalışmaları yapan uluslararası kuruluşlardan şikâyet ediyor.

Ne diyeyim, gerçekten birbirimize her yönden çok uzak insanlarız ama çok sık olarak bakan gibi düşünüyorum. Ne zaman ülkeleri hukuk, ekonomi ya da başka yönden karşılaştırmış uluslararası bir araştırmaya rastlasam onun gibi hissediyorum. Çok çekinerek bakabiliyorum listeye.

Eğer iyi bir nitelik yönünden sıralama yapılıyorsa en altlarda oluyoruz. Olumsuzluk gösteren bir sıralamaysa, tam tersine en başlardayız. Bu neredeyse bir kural gibi artık, hiç şaşmıyor. Ne kadar muhalif olursanız olun, bu insanı üzüyor.

Bizim ailede birini incitecekmiş gibi gözüken bir konudan bahsedilecekse “Allah günah yazmasın…” diye başlanırdı. O nedenle Allah günah yazmasın ama hukuk ya da ekonomi alanında hiç de iyi şöhreti olmayan ülkelerle hep aynı grupta olmak beni tedirgin ediyor.

Bu sorunu bakanın da gözlemlemiş olması bir yönden olumlu. Gelgelelim durum gerçekten o istatistiklerin anlattığı gibi. O istatistikleri hazırlayan kuruluşlar solcu değil, Kürt değil, Alevi değil, LGBTİQ+ değil. Oradakilere de terörist, marjinal, sözde vatandaş, lezbiyen mezbiyen denilemez. Hakikaten o kuruluştakilerin hiçbir vukuatı yok.

O nedenle açıklanan gerçekleri kabul etmeliyiz.

Yolsuzlukla mücadele kuruluşlarından Uluslararası Şeffaflık Örgütü 1995’ten bu yana her yıl yayımladığı Yolsuzluk Algı Endeksi sonuçlarını ortaya koydu. Bu sonuçlara göre Türkiye 180 ülkenin dahil edildiği sıralamada 115 sırada. Dikkat edilirse, hukuka güven endeksindeki sıra da 116 oluyor. Yolsuzluk Algı Endeksi’nde aldığı puan 34 ve bu puan Ekvador, Endonezya, Malavi, Filipinler ve Sri Lanka ile aynı. Üstündeki ülkeler ise 35 puanla Bosna Hersek, Dominik Cumhuriyeti, Mısır, Nepal, Panama, Sierra Leone ve Tayland.

Angola’nın Türkiye’nin üstünde olmasından müteessir olan Adalet Bakanı buyurun buradan yakınız.

Acı ama gerçek bu. Şöyle söyleyeyim hatta, böyle bir manzara arz etmeyen istatistiksel tablo bulabilmek çok zordur. Enflasyonu, işsizliği, dolar kurunun yüksekliğini, AİHM’e yapılan başvuru sayısını düşünelim birlikte.

Onlar Avrupalı ve bizi özellikle mi üzüyorlar acaba? Türkiye’deki istatistiklere bakalım o zaman.

Hani Türk-İş’in Başkanı Ergün Atalay var. Hani, mikrofonu açık kalınca “Uzasa işi karıştıracağız, en azından kapattım böyle" dediği ayan beyan duyulan başkan. O açıdan hükümetle arası had safhada iyi sayılabilir. İşte onun sendikası Ocak 2024 açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Bu açıklamaya göre Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 15.048 TL’dir.

Görüldüğü gibi hükümetle arası gayet iyi olan sendika başkanının yönettiği sendika, asgari ücret olan 17.002 TL’nin çok yakınında bir rakam açıklıyor. Birkaç ay sonra ücretler o açlık sınırının altında kalacak.

O sendika bile kasıtlı olarak böyle bilgi veriyor deniyorsa, TÜİK’in açıkladığı 2023 yılına ait Gelir Dağılımı İstatistikleri var. Bunun kabul edilmesi gerekiyor. TÜİK’ten daha fazla hükümet yanlısı olan ancak AKP Gençlik Kolları’dır. Onun raporundan sual olunmaz herhalde.

O rapora göre, ülke nüfusu hane halkı gelirleri, büyüklüğü ve kompozisyonu dikkate alınarak yüzde yirmilik beş gruba bölünüyor. Sonuca göre; en yüksek eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine sahip %20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay 2014 yılına göre 45,9’dan %49,8'e çıkarken; en düşük gelire sahip %20'lik grubun aldığı pay 6,2’den azalarak %5,9 oldu. En zenginler %3,9 zenginleşmiş ve en fakirler %0,3 fakirleşmiş. Fakirleşebilecek yeri kalmamış neredeyse.

En alttaki yüzde beşlik kesimde halka düşen gelir 26.703 TL iken en üstteki yüzde beş 816.218 TL kazanıyor. En üstteki yüzde beşlik grup, en attaki gruptan 30 kat (kere) daha fazla gelir elde ediyor. Dikkat edilirse yoksullarla zenginler arasındaki fark yüzdeler olarak konuşulamıyor, katlar ya da kereler olarak konuşulabiliyor artık.

Adaletin bu mu dünya?

Hani kaynaşmış sınıfsız bir millettik, hani ikinci sınıf vatandaş yoktu.

Bu sistem, altta kalanın canı çıksın sistemi. Her şey altta kalanlardan sızdırılıyor, çalınıp çırpılıyor, sömürülüyor. Para, servet ve mülkiyet yukarıda birikiyor.

Bakan elbette ki haksız, kendi ülkemizin tarafgir kurumunun verileri dahi gösteriyor hakikati.

Beşinci derecedeki insanlarımızın hal-i pürmelali ortada.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 2 Şubat Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

Radikalizm

Post

Üç Husus

Post

Seçenek Biziz

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Görev Zamanı

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Tabutta Röveşata

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Karşı Kültür

Post

Var ve Yok Listesi

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli