Ülkenin Sorunlarını Paranteze Almak
Toplumun yorumlanması ve toplumu yorumlayanın yorumlanması üzerine yazılan ve çizilenleri gözlemlemek istediğimizde karşılaştığımız akıl tutulmasını izah etmek gerekiyor.
Toplumların karşılaştıkları sorunları aşma becerisi; aşılması gereken mantıksızlığı, içinde bulundukları durumu sorgulamalarıyla ve varılan sonuçların rasyonel olması yani kendi çıkarlarının pekiştirilmesiyle mümkün olmuştur.
Oysa toplumu yorumladığını iddia edenlerin gözden kaçırdığı şudur: Toplum ancak içinde bulunduğu durumun bir adım ötesine ya da bir adım gerisine gitmeye meyillidir. Yani öne sürüldüğü gibi Türkiye toplumu 10 adım geriye gitmemiştir. Ya da 10 adım ileriye gitme ihtimali de yoktur. Ki tarih her zaman ileriye değil aynı zamanda geriye gitme potansiyelini de taşır.
Toplumun en ilericileri olarak kendilerini pazarlayanlar gerçekten de çok ileride bir yerlerde olmalarından mıdır bilinmez toplumu yanlış yorumlamakla kalmıyorlar aynı zamanda içinde bulundukları yanılsama da bir bunalıma dönüşüyor.
Toplumun Diyanet’i kapatmak, AKP'yi kapatmak, NATO'yu defetmek, Cumhuriyeti'nin kaybedilmiş olan değerlerini yeniden tesis etmek gibi öncelikleri olduğunu düşünmek bir yanılgıdır.
Bunlar toplumun istedikleri değil idealize edilmiş toplum biçiminin istedikleri olabilir ancak. İdealize edilmiş bir toplum hayaleti ile bir siyasi metin oluşturulur ve kamuoyuna açıklanırsa içine düşülen yanılsama da hemen göze çarpı veriyor haliyle.
Şu slogan her şeyi özetler aslında: Halkın istediklerine rağmen, bizim istediklerimiz olacak halka rağmen.
Ve elbette içine düşülen bu durumun birde bunalım evresi var. Bunalım evresi de "biz halkımıza iyi koşulları sunduk fakat onlar kötü koşulları seçti".
Aklı başında olan herkes şu soruları sormalı: İçinde bulunduğumuz bu kötü koşulları nasıl çözeceğiz? Kimler nasıl çözecek? AKP'yi iktidardan indirmek için neler yapmalı? İşsizlik nasıl çözülecek? Alım gücünün artırılması için nasıl politik hamleler inşa edilmeli? Toplumun içinde bulunduğu yoksullaşma ve yoksunlaşma nasıl çözülecek? İstihdam alanları nasıl oluşturulacak? Kürt sorunu bu sefer sekteye uğramadan nasıl çözülebilir? Irkçılık yayılma belirtisi gösteriyor, bu durum nasıl çözülecek? Vb…
Bu sorulardan hangisini isterseniz alabilir ve herhangi biriyle ilgili konuşmaya çalışabilirsiniz. Bu sorunlar ülkenin baş sorunları ve insanların çeşitli alanlarda sık sık dile getirdiği sorunlardır. Şunu belirtmekte fayda var. Şu anda mevcut Türkiye toplumunun içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizin kısa bir özetini sunmakla yapılmak istenen şey, idealize edilmiş toplum tasavvurunu bertaraf etme gerekliliğidir.
Toplumlar ancak önüne koydukları sorunları çözebilirler. Her şeyin özelleştirildiği ve doğanın her karışının sermayenin genişleme stratejisi neticesiyle tahrip edildiği bir ülkede sizler "NATO Türkiye'den defol" söylevini kullanırsanız en iyi ihtimalle alay konusu olursunuz.
Son olarak eğer Türkiye'nin sorunlarını paranteze alırsanız Türkiye'de sizi paranteze alacaktır ve kim bilir belki de bu parantezden hiçbir zaman çıkma şansınız olmayacaktır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.