Post

Sağdan Sola Bilinç Aktarımı (2)

Ne zaman sol ile ilgili bir eleştiri okusam, aklımda hep eleştirinin eksik olduğu izlenimi uyanır. Bunun sebebi eleştirinin "somut durumun somut tahlili" niteliği taşımamasıdır. Bu bir varsayım değil bir deneyimdir. Nitekim sol üzerine yazılan-çizilen ne varsa hemen hemen hepsi mistik bir havayla kuşatılmıştır.

Hazır herkes Erdoğan'ın bir karakterini devralarak siyaset alanında kendini gösteriyor madem, "sol neden bundan geri dursun, sol da kullanabileceği bir karakteristik özellik alıversin" diye düşünülüyor.

Halbuki solu sol yapan dayandığı ilkelerden taviz vermemektir. Bu şimdi böyle olmasa da bir zamanlar sol denilince akla gelen şey farklı bir alternatifin olduğudur. Ve bu alternatif olma durumu solda güçlü olduğu için en neoliberal olan bile iktidara geldiğinde dahi, açık açık özelleştirme diyemiyordu. Açık açık imam hatip okulları açalım diyemiyordu. Açık açık grevleri yasaklamak akıllarına gelmiyordu.

Bir zamanlar kendisini alternatif olarak sunan sol neden şimdi bu gücünü kaybetmiş durumda?

Neden kapitalizme ve onu var eden ideolojik aygıtlara karşı bir alternatif olamıyor sol?

Elbette bunun çeşitli sebepleri vardır.

Mesela uzun zamandır Türkiye'nin üzerine karabasan gibi çöken sağı sağla devirmeye çalışma fikri nitekim sol siyasete de sirayet etmiş durumda.

Bunun en açık örneği sol olduğunu iddia eden partilerin işçi sınıfından bihaber bir şekilde sürekli laiklik ve cumhuriyetçilik şövalyeleri olmalarıdır.

Hatta zaman zaman cumhuriyeti cumhuriyetçilerden daha çok savunduklarını iddia edip haklarının teslim edilmesini isterler. Hakkınızı teslim etmek lazım. Sizler en cumhuriyetçi, en çok laiklik vurgusu yapanlarsınız. Fakat aklıma şu takılıyor. Sınıf savaşımlarından arındırılmış bir tarih analizi nasıl ki mantıklı bir zemine oturtulamıyorsa, aynı şeyi neden sınıf siyasetinden arındırılmış partiler için de yapmıyoruz? Eğer başta söylediğim mantıklı değilse diğeri neden mantıklı olsun. Mantıklı değildir ve asla mantıklı olmayacaktır. Mantıklı olmamasının sebebi şudur, bu zamana kadar çokça kişi cumhuriyetçi ve laik olmuşlardır fakat temel sorunları dahi çözememişlerdir.

Mesela çokça cumhuriyetçi ve laik olursak insanlar arasındaki eşitsiz gelir dağılımını önleyebilir miyiz? Artı değerin nasıl kullanılacağı halk tarafından belirlenecek mi mesela? Tabiki öyle olmayacak. Bunların olabilmesi için öncelikle bunların hedefleniyor olması lazım.

Peki sol yeniden nasıl alternatif olabilir?

Sol denilince ne kadar gerçekte böyle olmasa da aklınıza işçi sınıfını iktidara taşıyacak sınıf bilincini oluşturan ve bu bilinci sürekli bir şekilde gündemde tutan politik tutum gelsin. Sol dediğimde kastettiğim tam olarak budur. İlk başta şunu belirtmek istiyorum. Yakın zamanda işçi sınıfının iktidarı alması pek olanaklı görünmüyor. Fakat işçi sınıfının iktidarı almak için gerekli koşulların oluştuğunu görmek lazım. Kapitalizm her krize girdiğinde işçilere uyguladığı kemer sıkma politikalarının bir süreklilik kazandığını ve her seferinde ekonomik krizi işçilerin sırtına yüklediği bir gerçek.

Kapitalizm girdiği krizden ancak ve ancak bu şekilde çıkabiliyor her seferinde.

Hem yakın zamanda işçi sınıfının iktidarı almasının pek olası olmaması hemde iktidarı almasının koşullarının aslında oluşmuş olması aynı potada nasıl eritilebilir? Bu sav ilk başta çelişik görünse de aslında tutarlıdır. İşçi sınıfı iktidarı ancak kapitalizmin krize girdiği bir anda alabilir. Ekonomik kriz ne kadar işçilerin aleyhine işliyor olsa da, işçilerin iktidarı alma gücüne sahip olduklarını böyle zamanlarda keşfediyor olmaları da bir gerçek.

İşçiler sınıf bilincinden yoksun oldukları için verdikleri mücadeleler ücretlerin iyileştirilmesi düzeyinde kalıyor. İşçilerin Türkiye siyasetine katkısı seçim sandıkları ve sendikalizm ile sınırlandırılıyor. Oysa işçilerin ellerinde bulunan üretim araçlarını kullanma becerisine paralel politik araçları da kullanabilme becerisini ancak sol siyaset üretebilir. Başta da söylediğim gibi somut durumun somut tahlili kabul edilmesi gereken tek seçenektir. 

Cumhuriyetçilik ve laiklik vurgusunun ön planda tutulması başka şeylerin geri planda tutulduğu anlamına geliyor sizin de bildiğiniz üzere. Ve bu geride tutulan şeyin sınıf siyaseti olduğu apaçıktır.

Ne zaman ki sınıf siyasetini ön plana taşırsınız, o zaman karşınızda olan güruha asıl sınıf siyasetinin böyle yapılması gerektiğini gösterirsiniz. Bu halde yine de toplum tarafından aklanmanız gerekir. Çünkü toplum kolayca yenilir yutulur olana maruz kaldığı sürece yenilip yutulması zor olan gerçeklere sırtını dönmeye meyleder. Ve cumhuriyetçi olmak kolay yenilir yutulur türdendir. Oysa sınıf siyaseti zordur. Herkes elini taşın altına koymakla mükelleftir. Sınıf siyasetini yürütmek yenilir yutulur cinsten değil ama tarih her defasında acı bir şekilde gösteriyor ki bundan başka seçeneğimiz de yoktur.

Son olarak, 6 saatlik çalışma, kamulaştırma ve demokratikleştirme çalışmalarımızı önemsemek gerekiyor. Yeni kurulacak olan iktidara yön vermek açısından bu politik program korunmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Yoksa "Güçlendirilmiş parlamento, güçler ayrılığı ve devlet çay bardağı üretmesin." klişeleriyle donatılmış bir iktidar ömrünü kısa sürede tamamlayacaktır. Ve bu sefer AKP yarım bıraktığı Osmanlıcılık sevdasını tamamlamak için gereken tüm gücü de elde etmiş bir şekilde sahneye çıkacaktır.

 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar