Post

İnsanın İnsan Arayışı

İnsanın gündelik yaşamında - daha doğrusu kendi yaşamında - söz sahibi olduğu çok az zaman ve mekan vardır.
Bu bir türlü özne olamama hali insanın en sonunda bir çıkmaza sürüklenmesine yol açar.
Tek tek kamusal alanlar insanın elinden alındıkça kendine dönüş emareleri baş göstermeye başlar. Ve bu kendine dönüş tedavi edilmesi gereken bir hastalıkmışçasına ele alınmaya başlanır.

Nasıl tedavi edilir peki?

Kamusal alanların tekrardan kazanılmasıyla başlayan süreçler bireyin yapı karşısında güç kazanmasıyla devam eder. Tek tek bireyler bir anlam ifade etmezken kamusal alanlarda bir araya gelen topluluklar halini aldıklarında tek başlarına olduklarında yapamayacakları şeyleri düşünmeye başlarlar.
Bu yüzden bir arada yaşamanın sırrı bulundukça insanların farklı düşünmeye başlaması ve ellerinden alınan kamusal alanları kazandıkları halde tekrardan kaybetme kaygısını yaşamaları gayet doğal. Tek tek kelimelerin değil de yan yana dizildiklerinde cümle haline geldikleri bir varsayım değildir. Tarih bu şekilde cereyan etmiş olaylarla doludur.

Peki kamusal alanlar kazanılmazsa?

Bugünü düşünmek bence bunun en iyi örneğidir. Kamusal alanların tahrip edilip ortadan kaldırılması sonucu insanın içe dönük halde yaşama tutunmaya çalışıyor olmasını gösterebiliriz.
Artık bundan sonra hiç bir şeyin anlamı ve önemi yoktur. O olmasa da dünyanın hiçbir şey kaybetmeyeceği gerçeği yüzüne çarpar durur. Çoğu zaman kamusal alanların yitirilişi insanın insan olarak kalamayacağı gerçeğini gözlemleme şansına eriştirir hepimizi.
Bu yüzden insanın anlam arayışını, insanın insanı arayışı olarak kavramak mümkündür.

Türkiye solu yapılar karşısında çeşitli yenilgiler almıştır. Ve bu yenilgilerin neler olduğunu saptayıp tekrardan mücadeleye başlanması çoğu zaman zordur. Çünkü uzun zamandır yenilgiye uğradığı yüzüne haykırılan sol, her defasında cümlesine başlamadan önce bir özür dilemeyi kendine adet edinmiştir.
Geleceği inşa etme iddiası olan bir ideolojinin nasıl olup da bu kadar geçmişe saplanıp kalmış olması düşünmeye değerdir. Ne zaman ki gelecekle ilgili bir tahayyül ifade edilse eni sonu yine geçmişe referanslarla bu gelecek kurgusu yerle yeksan edilir.
Çünkü geçmiş yenilgilerle doludur. Gelecek tahayyülü bile bir yenilgi olacağı varsayımını beraberinde getirmekle kalmaz aynı zamanda pekiştirir de.

Uzun zamandır Türkiye solunun politik programının halkla buluşması şöyle dursun, sol işçi sınıfından uzaklaşmış ve yüzünü aydın sınıfına dönmüştür.
Marksizm ve Leninizm entelektüel tartışmalarla sınırlanmış ve halka bir çıkış yolu gösteren değil, halk tarafından bir grup marjinalin sofistike yaklaşımları olarak ele alınmıştır.

Fakat bu önyargı yavaş yavaş kırılıyor gibi görünüyor. Halk alternatifsiz kaldıkça öfkeleniyor. Ve bu öfkeyi kanalize etmenin bir yolu olduğunu Türkiye solu kavramış durumda. 
Türkiye solunun yakalamış olduğu ivme her geçen gün artarak devam ediyor. 
Bunun sebebinin somut durumun somut tahlilini yapabilmiş olmanın bir getirisi olduğunu düşünüyorum. Bunun en iyi örneği 6 saat çalışacağız vaadidir. 
Yüz yıldır söylenen devrim niteliğindeki teknolojik gelişmelerin halk için bir anlamı yoktur. Çünkü halk hala 8, 10, 12 saati bulan iş saatleriyle baş başa kalmış durumda. 
Hala açlıktan ölen insanlar ve karne hediyesi olarak çocuklarına et alan ebeveynler görüyoruz etrafımızda.

Bir çıkış yolu bulmak kolay değildir.
Ama insanın insan olarak yaşayabileceği hiçbir alanın kalmamış olmasını çözmek gerekiyor.
Uzun zamandır sermaye iktidarı insanın insan olarak yaşayabileceği bir ülke umudu vaadiyle her defasında halkı yüzüstü bırakmıştır. Halk eskisi gibi değildir ve epey bir deneyim sahibi olmuştur. Son kertede halk yüzüstü bırakanları yüzüstü bırakacaktır.

Suya yazılmış mottolar dalgalar eşliğinde silinip önemini kaybetmiştir. Topluma ait olmayanı toplum yerle bir ediyor.
Kimsenin gözünün yaşına bakmak yok.
Ya insan gibi yaşanacak ya da buna engel olan her ne var ise ortadan kaldırılıp insan gibi yaşanacak. Her geçen gün bu dünyada yüzüne atılmış olan tokadı öbür dünyaya havale eden insan sayısı azalmaktadır. Yıllardır kolayca toplumun sırtında tepinen kapitalistler artık eskisi kadar bunu kolayca yapamıyorlar.
Her an halkın sırtından atılabilir ve üzerine çıkabilecekleri sırt bulamayabilirler.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

İndirim Var

Post

Adım Başı Trampet

Post

Sağdan Sola Bilinç Aktarımı

Post

Sağdan Sola Bilinç Aktarımı (2)

Post

İngiltere’de Seçimsizlik

Post

Ülkenin Sorunlarını Paranteze Almak

Post

AKP Sonrası Senaryolar

Post

Siyaset Üstü Siyasetin Aleyhine

Post

Siyaset ve Komplolar

Post

Baba, Oğul ve Yeni Barış

Post

İnsanın İnsan Arayışı

Post

İktidarın Kara Defteri

Post

Güneşi Tutabilen Var mı?