Post

“Ev Kadınlarına” Emeklilik, Lütuf Değil Haktır

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın asgari ücret, “ev hanımları” emeklilik hakkı ve kamu işçilerin toplu sözleşme sürecine dair önemli değerlendirmeler yaptığı şeklinde haberleri görünce heyecanlandık. Hemen tıkladık ama ne görelim? “Asgari ücreti konuşmak için erken”, “ev kadınlarının emeklilik hakkının sınırını çok iyi bilmemiz lazım” ve toplu sözleşme konusunda ise suskunluk hâkimdi.

Üçü de birbiriyle son derece bağlı olan bu meseleler gerçekten önemliydi ama henüz hiçbiriyle ilgili somut bir açıklama duyamadık. Oysa geleceğe havale edilen bu meseleler hayatımızı çok somut olarak belirlemeye devam ediyor. Bakan bu açıklamaları yaparken Samsun’da bir baba çocuğuna mama alamadığı için intihar ediyor, bir başka hanede bir anne çocuklarının gözü önünde kadın cinayetiyle hayattan koparılıyordu. O baba işsizdi, iş aramaktan ümidini kesememişti çünkü evde bebek vardı ve bütün bunlardan işte yine aynı bakan; Çalışma Bakanı sorumluydu.

Bu derece mühim üç konudan “ev kadınlarına emeklilik” ise çalışabilir kadın nüfusunun üçte ikisi maalesef evde olan ülkemizde, bambaşka bir önem taşıyor. Üstelik son verilere göre işgücüne dahil olamayan kadın sayısı 2025’in ilk çeyreğinde 21 milyon 580 bin. Çalışan kadınlar ise genellikle kayıt dışı ya da güvencesiz işlerdeler ve ev içi yükler nedeniyle de işten erken yaşta ayrılıp emeklilik hakkı kazanamıyor… Ve bu 21 milyon 580 bin kadın “ev işiyle meşgul” gerekçesiyle işgücü bile kabul edilmiyor ama sabahın erken saatlerinde kalkıyor, kahvaltı hazırlıyor, hane üyelerini işe ya da okula gönderiyor, sofrayı topluyor, bulaşık yıkıyor, temizlik yapıyor. Evde bebek, hasta, yaşlı, engelli varsa ona bakıyor, yemek yapacak malzeme varsa yemek yapıyor, yoksa alışverişe gidiyor. Bu hayat pahalılığında ne satın alabiliyor o da ayrı bir yangın…Geliyor yemeği yapıyor, aynı anda bakım gerektiren başka işleri yürütüyor, ucu ucuna akşam yemeğini yetiştirirken belki okuldan gelen çocukların ödevine bakıyor, sofra kuruyor, sofra topluyor, bulaşıklarla ilgileniyor, çocukları yatırıyor, derken gece oluyor, yatak odasına ilerliyor…

İşin daha enteresan tarafı, bu kadın iş bulabilip çalışsa da durum değişmiyor, işten gelince aynı işleri bitmeyen bir döngü olarak yapıyor, yapıyor, her gün yeniden yapıyor. Ki bu senaryo gündelik hayatı yeniden üreten emeğin, gerçek hayattaki en yalın halini anlatıyor. Ve bu emek hayatın devamlılığını sağladığı halde ne sosyal güvenlik sisteminde hakkı teslim ediliyor ne de kamusal olarak değerli kabul ediliyor.

Bu nedenle bakanın dile getirdiği “ev kadınlarına emeklilik”; yani kadınların üzerlerine yıkılan ve karşılığı ödenmeyen ev içi emeğin hakkını alması, lütuf değil temel bir haktır. Ve kadın mücadelesinin yıllardır dile getirdiği gibi, kadınlar çalışsa da çalışmasa da verdikleri bu emeğin görünmezlikten kurtulup ölçülebilir kılınması iyidir. Ama emeklilik hakkı, kadınların evde kalmasını teşvik edecek biçimde tasarlanırsa, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini daha da derinleştirir. Kadınların hak ettikleri sosyal güvenceye kavuşması, istihdamdan dışlanma pahasına olamaz. Bu nedenle bakım emeğini tanıyan ama aynı zamanda kadınları istihdamda tutan karma modeller tercih edilmelidir. Ki bunu sağlayan ve başarılı olmuş ülke örnekleri var.

Bütün bu işlerin piyasadan satın alınsaydı, en azından bir şirket yöneticisinin ortalama maaşına denk geldiğini feminist iktisat sayesinde biliyoruz. Ama bunu da asıl olarak, bu işleyişin temelini açıklayan; üretim ve yeniden üretim ilişkileri teorik analizi sayesinde biliyoruz. Sermayenin esnekliğini; nüfus politikaları değişimini ve ev işlerinin büyüme dönemlerinde nasıl toplumsallaşıp, kriz dönemlerinde nasıl gelenekselleşme eğiliminde oluşunu da en iyi bu analiz açıklar. İşte bu yüzden de şu anda Türkiye’de işler karışıyor.

Birincisi, esasen iktidar 2023 seçim sürecinde ev kadınlarına yönelik prim desteği ve emeklilik vaatlerinde bulundu ama yıllardır bu konuda somut bir mevzuat düzenlemesi yapmadı. Şimdi yeniden gündeme gelmesi olumlu olmakla birlikte, tam da iktisadi koşulların zorluğuna çare aranan “Aile Yılı”na denk gelmesi düşündürücü. Kadınlara “evde kal, emekliliğin hazır” gibi politikalarla toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesi riski taşıyor. İkincisi mevcut sistemde ev kadınları kendi isteğiyle sigorta primi yatırarak (isteğe bağlı sigortalılık) emekli olabiliyor fakat büyük çoğunluk ekonomik zorluk nedeniyle buna ulaşamıyor. Hal böyleyken gündeme gelen “devlet destekli prim ödeme” önerisi ve primlerin yalnızca bir kısmının devlet tarafından karşılanması oranı ne kadar artırabilir? Üçüncüsü sistem hâlâ gönüllülüğe dayalı olup bakım emeğini kamusal sorumluluk olarak görmüyor. Bu yüzden uygulanacak model, ev kadınlarına bakım temelli emeklilik hakkı tanırken; aynı zamanda ücretsiz bakım hizmetleri (kreşler, yaşlı bakım merkezleri) ve iş gücüne katılım teşvikleriyle desteklenmek zorunda. Bu yüzden de esas olarak:

-Ev kadınlarının bakım emeğini temel alan primsiz emeklilik hakkı tanınmalı yani primin tümü devlet tarafından ödenmeli,

-Ücretsiz kreş ve bakım hizmetleri yaygınlaştırılmalı,

-Erkeklerin bakım emeğine katılımı teşvik edilmeli,

-Sosyal güvenlik sistemleri eşitlikçi biçimde yeniden yapılandırılmalı, kadınlar erkeklere bağımlı olmadan sağlık ve sosyal güvencelere kavuşmalı, 

-Çalışan kadınlar için ise “yıpranma payı” ve “erken emeklilik” düzenlemesi olmalıdır.

Bakım emeği bu bütünlükte sosyal politika kapsamında ele alınırsa, ev işlerinin toplumsallaşmasının önü de açılacaktır.

İktidar istese de istemese de böyle olacak çünkü kadınlarının emekliliği bir lütuf değil, yıllardır birikmiş bir borcun ödenmesidir. Konuştuğumuz konu da sadece emeklilik değil, tarihsel bir eşitsizliğin giderilmesinde bir adım anlamına gelir. Çünkü eğer kadınların bu emekleri olmasaydı, modern devlet var olabilir miydi? Bi düşünün abiler :)

 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

“Ev Kadınlarına” Emeklilik, Lütuf Değil Haktır

Post

Doğal Olan, Normal Demokrasidir

Post

İşte Size Aile Yılı: En Büyük Demokrasi Ailesini Kuruyoruz

Post

Bu Gurur Hepimizin

Post

Kesinlikle Ayrı Dünyaların İnsanlarıyız

Post

“Maarif” Modelinde Kadının Adı Yok

Post

Aile Genelgesi’nin Arkasında Neler Var?

Post

Silahlar, “İkili Ölümler” ve Evrensel Haklarımız

Post

Çocuklar Ölmesin, Dondurma da Yiyebilsinler

Post

Büyük Onur Yürüyüşümüz

Post

Reisçilik Sistemi İle Yok Olan Aileler ve Soyadı Hakkı. İyi Mi Oldu AKP?

Post

“Amores Perros”: Köpek Sevgisi

Post

Bizi Bu Havalar Mahvetmeyebilir

Post

Biz Maraba Değiliz

Post

Ücret-Fiyat Sarmalı Yok, Şiddet Sarmalı Var

Post

Her şeyi Gizleyen TÜİK, Ölümleri Gizleyemiyor

Post

Çekirdek Bir Aileydik

Post

New York Sokaklarında Asıl Anlatılması Gerekenler

Post

Sorun ‘İnceller’de Değil İçimizde, O Kutsanan Ailenin Tam Göbeğinde, Kutsayanların Zihninde! Yağmur Yağar Ama İktidar Islanmaz

Post

Bozuk Düzende Sağlam Çark Olur Mu?

Post

Narin Davası Hepimizin

Post

Bu Kadar Şiddet Arasında Skandallardan Skandal Beğen!

Post

“Sıradan Adamlar.Korkunç Suçlar” Karşısında Kalabalık Kolektivizm

Post

Görev Kadınlarda

Post

Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Özgürlük

Post

İliç’te Kuşlar Uçmuyor

Post

Depremde Kadının Adı Yok

Post

Evlere Bırakılmak Değil, Hayata Karışmak İstiyoruz

Post

Hiç Olmamak Ya da “Vitrin Olmak”; İkisine de Mecbur Değiliz

Post

Medeni Kanun İçin Mücadelemiz Herkes İçindir

Post

Kadınları Özgürleştiren Kentler İçin

Post

Kadınlar İçin Esnek Değil Tam ve Güvenceli İstihdam

Post

İntihar Denileni Şüpheli Bırakmayacağız

Post

Kadınlar Laiklik ve Özgürlük İçin Yürüyor

Post

Kapattırmadık

Post

Seçimler Gösterdi: Eşitlikçi Feminizm Şart

Post

Mucize Değil Medeniyeti Getireceğiz - II

Post

Mucize Değil Medeniyeti Getireceğiz - I

Post

İran ve Büyük Anlatılar Üzerine

Post

Kadın Cinayetleri Ülkesi Olmayacağız

Post

Demir Çeneli Melekler

Post

Kadın Cinayetlerinin Gizlenen Boyutu

Post

Yoksulluğun Pençesinden, Şiddetin Gölgesinden Kurtulacağız

Post

Medeni Kanuna Dokundurtmayacağız

Post

Sınırları Aşıyoruz

Post

İklim Krizini de, Kadın Cinayetlerini de Durduracağız

Post

“Femonasyonalizm” ve Enternasyonalizm