Post

Bağır, Duyulsun Sesin!

“Öfkesi daha bir yağlı
Sillesi daha bir kavi
Yumruğu daha bir oturaklı
Ciddi aile müessesesi
Azatlı kölesiyken, azatsız kölesi
Vurdu, yaraladı, onarmadı.”
 
Kadınlar 2022 yılında da tıpkı büyük şair Gülten Akın’ın dizelerindeki gibi, azatsız kölesi olduğu aile bireyleri tarafından ya da en yakınındakiler tarafından vuruldu, yaralandı ancak onarılmadı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin raporlarına göre; 2022 yılında öldürülen 334 kadının 154’ü evli olduğu erkek, 35’i birlikte olduğu erkek, 27’si eskiden birlikte olduğu erkek, 26’sı akrabası, 19’u eskiden evli olduğu erkek, 19’u tanıdık birisi, 17’si babası, 10’u oğlu, 6’sı kardeşi tarafından yani ailesi tarafından öldürüldü.

Aynı raporlara göre 2022 yılında 334 kadın cinayeti işlendi. 245 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Bir önceki yıl şüpheli ölüm sayısı 217 idi. Erkekler artık ceza almamak için kadınları intihar veya kaza süsü vererek öldürüyor. Adalet mekanizması ölen kadın olunca “delil yetersizliğinden” dosyaları kapatmaya doymuyor. Tabii ki burada delilin yetersizliğinin sorumlusunun da Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı mensupları olduğunu da belirtmeye gerek yoktur sanırım.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ve ailesinin avukatı olarak takip ettiğim, 2018’de ölen ve işyerinin 3. katından atladığı iddia edilen Aysun Yıldırım dosyası etkin şekilde soruşturulmadan kapatılmıştı ve mücadelemizle yeniden açılmıştı. Delilleri toplaması gereken savcılık, 5 yıl sonra "delil yetersizliği" gerekçesiyle yeniden takipsizlik verdi!
 
Oysa aynı şekilde şüpheli olarak, Ankara’da üniversite öğrencisi Şule Çet’in öldürülmesiyle ilgili dava görüldü. Cinayetin peşini bırakmayan kadın örgütleri 2018 yılından beri süren davanın aydınlatılması ve katillerin cezalandırılması için mücadele etti. Şule Çet’i öldüren Çağatay Aksu’ya verilen müebbet ve 12 yıl 6 ay ile Berk Akand’a verilen 18 yıl 9 ay hapis cezası onandı.
 
Aysun Yıldırım’ın dosyasında da aynı yargılamanın yapılması için mücadeleye devam edeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki, kapatılan her türlü şüpheli kadın ölümü dosyası yeni şüpheli ölümlerin yoluna döşenen taşlardır…
 
Adliyeler ve hatta farklı şehirler arasında mekik dokuduk.
 
İstanbul Sözleşmesi’nden tek bir kişinin imzası ile çekilen iktidar bu yazıdaki gerçeklere gözlerini kapatmaya devam ediyor. Sözleşmeden imza çekilmesi ile  başlayan kadınlar aleyhindeki bu siyasal süreç, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne açılan dava ile devam etmiştir. Davada iki duruşma yapılmış 3. duruşma ise mahkeme hakiminin  mazereti nedeniyle 8 Şubat Çarşamba günü Çağlayan Adliyesi’nde görülmeye devam edecek.
 
Tamamen siyasi olan bu dernek kapatma davasında kadınların, kayıp ailelerinin, kadın örgütlerinin ve Baroların/Baroların Kadın Hakları merkezlerinin dayanışması zaten güçlü olan Kadın Hareketini güçlendiriyor. Ancak bu davalarla zaman kaybetmek yerine biz kadınların, çocukların ve muhaliflerin uğradığı haksızlıklara karşı mücadeleyi yükseltmeye zaman ayırmayı tercih ederdik elbette.
 
Gülistan Doku ortadan kaldırıldığı günden bu yana 3 yıldır ailesi ve kadınlar tarafından aranıyor. Etkin bir soruşturma yapılmadığı gibi aile de zaman zaman direnişleri nedeniyle baskı görüyor.
 
Bazı günler Çorlu, Çağlayan, Kartal ve/veya Silivri arasında bölünüyoruz. İktidar sesimizi kısmak için yeni davalar yaratmakta oldukça maharetli! Gezi tutukluları, Çorlu tren katliamı, Ekrem İmamoğlu, Canan Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş, Gülşen, Ezgi Mola ve daha birçoğu yaklaşan seçim güzergahında etrafımızdaki çemberi daraltmak için kullanılıyor.
 
2022 yılı bizler için yine adliyelerde geçti. Hatta bu yıl Danıştay’ın en büyük duruşmalarında kadınlar büyük bir tarih yazdılar. Ancak bu aynı tarihin Danıştay ve Danıştay’ın hukuka aykırı kararını onayan Danıştay İdari Davalar Daireleri Kurulu tarafında yazıldığı söylenemez.
 
2022 yılında da bizlerin mücadelemizi ortaklaştırmamızın ve diri tutmamızın nedeni görevini yapmayan devlet görevlileridir.
 
Haklarını teslim etmek gerekir; devletin memurları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ile Mücadele Günü kapsamında 25 Kasım’da Taksim’de ve 27 Kasım’da Kadıköy’de buluşan kadınlara şiddet uygulamakta oldukça istekliydiler. Bu yıl kadınlar tekmelerle, yumruklarla polis müdahalesine maruz kaldı. Kadınlar bir kere değil birçok kere ters kelepçeyle gözaltına alındı. Bu bir işkence suçudur ve zamanaşımına tabi değildir. Kesinlikle bu şiddetin cezalandırması için sorumluların yargılanması için takipçisi olacağız.
 
Kadınlar sadece Türkiye’de değil İran’da Mahsa Amini’nin öldürülmesi ile başlayan itirazlarını daha da yükselttiler. İran halkı, kadınların öncülüğünde baskıcı rejime direnmeye devam ediyor. Direniş o kadar güç kazandı ki ön kesmek isteyen İran rejimi bir-iki günlük yargılama ile gençleri idam etmeye devam ediyor.
 
Kadınlar 2022 yılında da yılmadı, Yağmur’un ölümüne “şaka” diyenleri yendi!
 
Yağmur Önüt davasında fail Egemen Vardar, olası kast ile öldürme suçundan “iyi hal” indirimi uygulanarak ceza almıştı. Egemen Vardar’ın “Şakalaşıyorduk” diyerek üzerini kapatmaya çalıştığı cinayeti Yağmur’un annesi ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile birlikte 6 yıl boyunca vazgeçmeyerek olayın şaka değil, kadın cinayeti olduğu ortaya çıkardı. Bu davada mücadele arkadaşımız Av. Esin Yeşilırmak’ın emeği çok büyük.
 
“Anayasayı uygulamayanlar, Anayasa yapamazlar #TartışmasızHAYIR”
 
Paydaşı olduğumuz Eşik(Eşitlik İçin Kadın Platformu), yukarıdaki haklı sloganı ile İktidarın seçim yaklaşırken “başörtüsü” üzerinden toplumu dizayn etmek için getirdiği Anayasa değişikliği teklifinin Mecliste veya partiler arasında görüşülmeden yok sayılması için büyük bir çalışma yürütüyor.
 
Sloganda da söylendiği gibi her gün Anayasayı yok sayanlar Anayasa yapamazlar. Amaç seçimi kaybetmemek için toplumda yeni kırılma noktaları yaratmak. Kadınlar bu oyuna gelmedikleri gibi muhalefeti de uyarmak için canla başla çalışıyor. Kadınları, LGBTİQ+’ların hayatlarını korumak için harekete geçemeyenler, kendi takvimleri için ülke gündemini meşgul etmeye devam ediyorlar.
 
Kadınlar ve çocuklar tarikatların da hedefinde.
 
6 yaşında iken tarikat lideri babası tarafından yine tarikattaki bir erkeğin cinsel istismarına açık hale getirilen bir kadının cesareti tarikatlardaki bu istismarlar üzerindeki örtüyü kaldırdı. İktidar oy kaygısı ve korkusuyla tarikatlara dokunmuyor. Aynı anda hem oy deposu hem de büyük bir ekonomi haline gelen bu istismarcıları bir kadın tek başına cesurca karşısına aldı. Bu yolda kadınlar da onu yalnız bırakmadı.
 
Ülkemizde yaşanan tüm bu baskıcı rejim uygulamalarına karşın bizler birlikte sözümüzü söylemeye, üretmeye ve direnmeye devam ediyoruz.

Bu yoğun gündemin içinde edebiyat ve sanatla güçleniyorum/güçleniyoruz.
 
Notos Edebiyat dergisinin 95. sayısı büyük şair Gülten Akın’a ayrılmış. Lisede edebiyat öğretmenimizin okuduğu dizelerle tanıştım ve bir daha da ayrılmadık.

Dergide şair ve yazar Şükrü Erbaş’ın Gülten Akın hakkında bir yazısı da yer alıyor. Şöyle kaleme alır Şükrü Erbaş,

“Hece cümleye dönmek üzeredir. 60’lı yıllar 70’li yıllarla yarasını sarmaya çalışmaktadır. ‘İnsanlar bir gülü bir senetle değiştirmeye’ (Gülten Akın- İlahiler) alışmamışlardır daha. Söz, evlerden meydanlara, meydanlardan dağlara, dağlardan ara sokaklara bir ışıklı sarkaçtır. Yükü özgürlüktür, eşitliktir, emektir, dünyadır.”

Gülten Akın’ın “Dedem öldüğünde” şiirinde söylediği gibi, “söz” de “ses” de sadece bugün değil hep yasaktı bizlere.
 “Annem incecik bedenine
Deli vuruşlar indiğinde
Ağzından çıkan sözcükler
        şunlardı
  -Bağırma, duymasın kimse”.
İnadına bağır, duyulsun sesin!
 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Cumhur İttifakı’nın Hedefi: Kadınlar

Post

Tam Yetkili, Sıfır Sorumlu

Post

Bağır, Duyulsun Sesin!

Post

Sansür Yasası Hayatımızdan Ne Götürüyor?

Post

Yaşatmak için Buradayız!

Post

Türkiye Bir Hukuk Devleti Midir? (II): Kavala’dan Gülşen’e Hukukun Hükümranlığı

Post

Türkiye Bir Hukuk Devleti midir? (I)

Post

Biz Kazandık!