Post

Devrimcilik mi, Aktivizm mi?

İktisadi ve toplumsal gelişmeler, daha doğrusu gelişemeyişler; insanı bir memnuniyetsizlik durumuna sokar ve beraberinde insanın harekete geçme dürtüsünü ateşler. Hedef ve ana söylem hemen hemen bellidir. Peki bu "harekete geçiş" hangi şartlarda olgunlaşabilir ve hangi şartlarda bir birikim yaratabilir?

Sokakta yürürken kafamıza damlayan pis klima sularından kaçınmanın yöntemi yanımızda her daim şemsiye taşımak mıdır? Ya da sürekli tetikte bir halde yürümek? Elbette biliyoruz ki bu dertten hiç muzdarip olmayacağımız bir olasılık da vardır. 

Herkes kendi kapısının önünü süpürse tertemiz sokaklarımız olurdu derler. Sahiden çok iyi niyetli bir yaklaşım. Herkes kapısının önünü süpürse, basit bir mantığa göre tertemiz sokaklarımız olur. Buradan vardığımız sonuç gayet de şu olabilir; Herkese kapısının önünü süpürmesi üzerine farkındalık kazandıralım!

Yazımızın kalanına bu sonucu çıkarmayanlar ile devam edeceğiz. Eğer soyutlama kabiliyetine az biraz sahipsek; sorunun kafamıza damlayan klima suları veya kimsenin kapısının önünü süpürmemesi olmadığını anlarız. Bu retorik örneğimizde; bazı güç sahiplerinin çıkarlarına yönelik süregelen bir sistem yüzünden sokaklarımız kirleniyor varsayımını kabul etmeliyiz -ki dolaylı da olsa öyledir-. Ayrıca yine bu aynı sistem, kafamıza damlayan klima sularının da sorumlusudur! Ve ayrıca sene 1988'de Sinop sahillerine dökülen zehirli atıkların da, Karayiplerde yüzmekte olan plastik adasının da! Ve elbette sayamayacağımız daha nicelerinin.

Bir harekete geçme parantezine aldığımızda; devrimcilik ve aktivizm arasında ortaya çıkan fark şudur: Toplumsal ilişkilerin köklerinde bir değişime varma hedefiyle sistem içerisinde değişimler ve “sadece” süregelen sistem içerisinde birtakım iyi niyetli değişimler. Zehirli bir otu kökünden kesmek birkaç aşamaya tekabül eder: Önce onun kesilmesi gerektiğini/kesilmezse sorunlar yaratacağı gerçeğini fark edersin. Ardından bu sorunu halletmek için gerekli birikimi ve malzemeleri edinirsin. Sonunda da işe koyulursun. Ama bu zehirli otu; -tabii ki hiçbir yararı olmayacağını bilmeyerek- budamak ancak amatör işidir. Kişinin ustalaşması yönünde bir adım olabilme imkanı da vardır elbet. Ama bu budama işini bir sistematiğe dökmek, bir alışkanlık haline getirmek; sadece o zehirli otun köklerini daha da fazla yaymasına mahal vermek olur.

Güç sahiplerinin arkasını toparlamaktansa, onları yok etmeye doğru hareket etmek; hareket etmenin en makulüdür. Politik olarak ilerleyen bu işleyiş karşısında, karşı taraftan daha politik olmak ve ayrıca hareket çizgisinden de sapmamak; içinde değişim ateşini taşıyan ve aklın ve bilimin yolundan giden herkesin yegane sorumluluğudur.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

İstanbul Üniversitesi'nde Rant Emelleri

Post

Devrimcilik mi, Aktivizm mi?

Post

Ekranların Küçük Dünyası

Post

Sorun Var Çözüm Yok İtiraz Yasak

Post

Politik Sahnede Müziğin Akıbeti

Post

Gençlik Örgütlenmeli, Kendi Siyasetini Öne Sürmeli

Post

Kanaatler Değil Perspektif Belirler

Post

Örgütlü Bir Toplum Düşleyelim

Post

Asansörü De Değiştireceğiz, Bozuk Düzeninizi De