
Evlerde Açlık, Mecliste Kahkaha
Yine bir torba kanun görüşülen Meclis oturumundayız. Bu sefer “en düşük emekli aylığının” 16 bin 881 lira olması yani kelimenin gerçek anlamıyla en düşük seviyede tutmaya çalışan madde görüşülüyor. DEVA-Yeniyol Partisi Milletvekili Elif Esen de mantıklı biçimde, önceki yıllarla kıyaslama yaparak, eskiden olduğu gibi emekli aylığının en az asgari ücretin 1,5 katı; 35 bin lira olmasını öneriyor.
AKP’li vekiller ne yapıyor? Bu öneriye, vekilin sesini bastıracak biçimde uğultulu kahkahalarla yanıt veriyor. Öyle ki Bekir Bozdağ bile dayanamayıp, uyarmak durumunda kalıyor.
Genelde mantıksız tüm önerilere el kaldırmak, mantıklı olanları reddetmek için meclise gelmeyi adet edinmiş vekillerin, emeklilerin yaşam şartlarıyla nasıl bu kadar alay edebildiklerini bütün bu gidişata rağmen anlamak zor, normalleştirmek ayıptır. Bozdağ bile bunu yapamadı; olaya genel kurul disiplinini bozdukları için bozulmuş olsa da, tepki verdi. Ama esas mesele bu vekillerin, orada oturmalarını sağlayan halkla, hele bir de “ecdadımız” diyerek nutuk atmayı pek sevdikleri yaşlı insanlarımızla bu kadar rahat eğlenebilmeleriydi. Bu mecliste çok kavgalar gördük, şiddet gördük, kadınların, çocukların, hayvan dostlarımızın canına kasteden kararları oylayıp gülerek fotoğraflar çektirdiklerini gördük, evet mangal partileri de gördük ama bu kadarını da görmemiştik. Başka hiçbir ülkenin meclisinde böyle bir berbatlığın yaşanmadığına da eminim çünkü başka hiçbir ülkenin emekli maaşları da, asgari ücreti de, enflasyonu da, hayat pahalılığı da bizimki gibi değil.
Haziran ayında açlık sınırı olan 26 bin 115 TL, yoksulluk sınırı 85 bin TL oldu. Yani güya yükselttikleri emekli maaşının, açlık sınırında olabilmesi için ikiyle, yoksulluk sınırında olabilmesi için beşle çarpılması gerekiyor. Buna mı gülüyorlar acaba? O zaman AKP Grup Başkanı Abdullah Güler’e de gülsünler çünkü geçen ay 4 milyon 11 bin kişinin, haziran ayının açlık sınırı olan 26 bin 115 TL’nin yüzde 65’ini bile karşılayamadığını bizzat kendi grup başkanları itiraf etti. Yine kendi sendikaları; Türk-İş araştırmasına göreyse emekli aylığı yoksulluk sınırının yüzde 19,86’sında kaldı.
Bu oranlar ve kıyaslamalar, durumu açıkça ortaya koyduğu için önemli. Emekli aylıkları üzerine bu metotla yapılmış en iyi çalışmalardan biri de DİSK- AR’ın Mart 2024’de yayınladığı “Avrupa ve Türkiye’de Emeklilerin Durumu” araştırması (https://arastirma.disk.org.tr/wp-content/uploads/2024/03/Avrupada-ve-Turkiyede-Emekliler-Rapor-Mart-2024-Son-Rev.pdf)
Bir yıl öncesine göre durumun daha vahim hale geldiğini akılda tutarak rapora baktığımızda;
-Emeklilere yapılan ödemelerin milli gelire (GSYH)’ye oranının Avrupa’dakinin yarısından az olduğunu,
- 2002’de ortalama emekli aylığının kişi basına GSYH’ye oranı yüzde 46,4 iken 2024’te bu oranın yarıya yarıya gerilediğini ve gerilemeye devam ettiğini,
- Türkiye’de ortalama emekli aylığının merkez Avrupa ülkelerinin 6’da biri olduğunu (2021’de ortalama emekli aylığı İspanya’da 1.417, Fransa’da 1.485, Almanya’da 1.552, İtalya’da 1.582, Belçika’da 1.717, Hollanda’da 2.003 avro iken Türkiye’de 237 avro!)
Avrupa’da Türkiye’den daha düşük aylığına sahip ülke sayısı 2012’de 9 iken 2021’de 1 olduğunu görüyoruz.
Bu yılın verilerini derleyen diğer bir iyi kaynak Küresel Emeklilik Endeksi.
(Türkiye'deki emekli maaşları dünyanın geri kalanına kıyasla ne durumda? https://www.bbc.com/turkce/articles/ckg8390lw81o?utm_source=chatgpt.com)
Emeklilik sistemlerinde 50’den fazla gösterge izlenen endekste 48 ülke karşılaştırılmış ve Türkiye sondan dördüncü olmuş durumda. Türkiye'nin gerisinde kalan üç ülke ise Filipinler, Arjantin ve Hindistan.
Durum bu kadar vahim iken çalışan, iş arayan emekli sayısı artıyor, geçindirmesi gereken maaş sadece bir ek gelir haline geliyor ve aslına bakarsanız “emekli olmak” diye bir konum ortadan kalkıyor. 2002 yılında yüzde 36,6 olan çalışan veya iş arayan emeklilerin oranı Aralık 2023’te yüzde 55,3’e yükselmiş. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 2024 Genel Faaliyet Raporu’na göre, 65 yaş ve üzeri yurttaşların işgücüne katılım oranı hedeflenin üstüne çıkmış, artış yine bizzat resmi kaynaklar tarafından itiraf etmiş durumda.
Peki neden bu durumdayız?
Cevap hiç karışık değil net ve açık: çünkü ekonomik büyümeden, o büyümeyi yaratmış olanlara; emekçiye, emekliye sıfır pay ayrılıyor. Çünkü emeklilik, anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış temel bir hak iken, anayasanın her gün ihlal edildiği, seçme seçilme hakkı ve demokrasi mücadelesi verdiğimiz iklimde devletin bir lütfu gibi gösterilmek isteniyor.
Emekli aylıkları devlet tarafından bahşedilmiyor, çalışırken ödenen primlerle o kaynakları da emekçiler yarattı. Ülkede kaynak sorunu yok; milli gelir artışı ve SGK gelirleri tam tersini söylüyor. Sorun bize ayrılan bütçenin iç edilmesidir. Şimdi Temmuz ara zammını da benzer biçimde gasp etmeye çalışıyorlar. Ülkede iyi giden tek süreç barışa atılmış adımlar iken, demokrasi ve ekonomi mücadelesinde de iyi haberler için mücadeleye devam zamanıdır.
Deva milletvekili az bile söylemiş; asgari ücret, milli gelire oranlayarak en az 57 bin 500 TL ve emekli maaşları da en az asgari ücret düzeyinde olmalıdır.
İsterlerse buna da gülsün o vekiller ama eninde sonunda emekçiler gücünü gösterecek ve o zaman bütün bir ülke boydan boya kahkaha ile dolacak.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.