Post

Gerçek Diplomalar, Sahte Adalet

Onların diplomaları sahte değildi. 

Bileklerinin hakkıyla çalışarak üniversite sınavını kazandılar, yıllarca eğitim fakültelerindeki sınavlarında da başardılar, mezun oldular. Binlerce, yüzbinlerce genç insan, milyonlarca çocuğun hayatını değiştirmek, iyileştirmek için göreve hazırdılar. Ama önlerine yeni sınavlar çıktı; yine çalıştılar, KPSS’de yüksek puanlar aldılar, bazen birinci bile oldular. 

Ama bir türlü öğretmen olamadılar. Bu memlekette bir öğretmen olunamıyordu, bir de Murathan Mungan’ın deyimiyle “her şey olunabilir ama rezil olunamazdı”. 

Bugün “atanamayan öğretmen” diye kendilerine isim atanan binlerce genç insan hala Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) kapısında, adalet ve ekmek mücadelesi veriyor. Ülkenin bütün sathını kaplayan, en önemli iki ana mesele olan emek ve demokrasi mücadelesinin bir sembolü de onlar. 

Ülkede açlık sınırının altında bir hayat dayatanlara karşı ücret mücadelesi, yanı başındaki seçme seçilme hakkının gaspına karşı demokrasi mücadelesiyle birleşiyor. Sahte diplomalıların serbest, gerçek diplomalı seçilmiş belediye başkanlarının “yolsuzluk” bahane edilerek tutuklandığı ortamdayız. “Ankara’yı parsel parsel sattığı” epey yetkili Bülent Arınç tarafından bile dile getirildiği halde Melih Gökçek hakkında bir tane soruşturma açılmazken, bileğinin hakkıyla öğretmen olanların değil, torpili olanların atanması normalleşsin mi? Asla.  

Milli gelir arttı diye övünülen gün aynı saatlerde, bu artışı yaratan esas kuvvet emek gücü iken, kamu emekçilerine dalga geçer gibi ücret zammı oranı açıklanması normal mi? Asla. Mecliste emekli maaşlarına zam oranı teklifine kahkaha attıkları gibi, öğretmenle, kamu emekçisiyle, emekliyle, bütün toplumla dalga geçilmek istenmesi normalleşemez.

İşte bu ortamda, öğretmenler de hem emeklerini hem bütün çifte standartlara karşı adaleti savunuyor. Ve onlar için doğru adlandırma;  “ataması yapılmamış öğretmen” dir. Her önemli toplumsal sorunda olduğu gibi, yine resmî rakamlar paylaşılmıyor ama sendikalar ve platformlar, atama bekleyen öğretmen sayısının 1 milyona kadar ulaştığını söylüyor.  2025 yılı için açıklanan atama sayısı ise, denizde damla bile olamayan oranda: 15 bin. Öğretmen bekleyen okul ve öğrenci sayısı ise kim bilir kaç? İnsanın mantığı kabul etmiyor değil mi? Bir yanda okullar öğretmensiz, öte yanda öğretmenler işsiz…

Mantık sınırlarını zorlayan hak gaspları bununla kalmıyor, öğretmen adayları yıllar süren KPSS maratonunun ardından bir kez daha sınanıyor: mülakat sınavı. Eğitim fakültesinden mezun olmak adeta bitmeyen bir sınava girmek gibi. Hadi ona da tamam diyor, eylemde bir arkadaşımızın dile getirdiği gibi “deprem anında bile ders çalışıyor” ve tüm soruları yanıtlayarak başarılı oluyorlar. Sonuç; sıfır. Yine olmuyor, yine olmuyor. Çünkü normal koşullarda mülakat, adayın iletişim becerisi ve mesleki yeterliliğini ölçmek için var. Ama bizde amacının tam tersine; eşitsizliğin sembolüne dönüşmüş durumda. Geçmişte KPSS’den 90’ın üzerinde puan alıp elenen, düşük puanla atanan onlarca örnek hâlâ hafızalarda. Bu yüzden senelerdir “Mülakat Değil Liyakat” sloganıyla mücadele eden öğretmenler, bu hafta yine eylemdeydi. Daha önce MEB önünde tam 282 gün oturma eylemi yaptılar, siyah çelenkler bıraktılar, haklı ve meşru eylemlerine sert polis müdahaleleriyle de karşılaştılar. “Bakan adına biz öğretmenler utandık” dediler, hak aramaya devam ettiler. 

Eylemlerin bazı sonuçları da oldu: MEB, 2025 öğretmen atamalarında mülakat puanlamasında yeni bir düzenleme getirdi. Hükûmet, “torpil iddialarını azaltacağız” dedi ama öğretmen adaylarının çoğu bu düzenlemeyi “makyajlı mülakat” olarak görüyor. Çünkü hala süresi 45 dakika denilen görüşmelerin çoğu 5–15 dakikada bitiyor, şeffaf yöntemler uygulanmıyor. Komisyonlarda adayın branşını bilmeyen kişiler oturuyor, soruların ise nasıl seçildiği belirsiz. Kimi mülakatlarda “Allah’ın varlığını kanıtla” veya “Reis kimdir?” gibi soruların sorulduğu,  bazı illerde “torpil listeleri” dolaştığı iddiaları öne sürülüyor. Üstelik 2023’te Danıştay, “mülakat objektif kriterlere bağlanmalı” dediği halde… Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmadığı ülkemizde, bu hak mücadelesi de sadece onları değil, tüm gençlerin, tüm kuşakların emek ve demokrasi mücadelesinin parçasına dönüşüyor. 

Son eylemde bir öğretmenin sözleri, emeğiyle geçinenlerin, geçinmeye çalışanların yaşadığı krizi çok iyi özetliyor: “Yakalım mı kendimizi? İşimiz yok, ailemiz dağılmak üzere...” Aile yılı ilan edenlere duyurulur. 

Ama arkadaşımıza bir kötü haber daha; o da kolay değil çünkü aile koruyacağız diye en son boşanma davalarında arabuluculuk getirilmek isteniyor. Kadınların eşit olmadığı ortamda baskı altında kalarak boşanamamasıyla, ailelerin dağılması önlenecek öyle mi? Adalet Bakanı diyor ki; “arabuluculukta anlaşamazlarsa boşanırlar”. Kadınların ve ne acı ki son dönemde giderek artan biçimde çocuklarıyla birlikte, en çok boşanma aşamasında öldürüldüğü ortamda bu süreçten sonra sağ kalım oranı nedir bakan? O kadınlar, çocuklar hayatta kalabilecek mi?

Hayatta kalsa geçinebilecek mi? Ekonomi ve Demokrasi çadırlarında bir emekçinin dediği gibi; “serbest olmuş piyasa, kim kime güm güme olmuş”. Bu hayat pahalılığında ve kadın işsizliğinde Avrupa birincisiyken, nafaka hakkına göz dikilmiş iken, şimdi de kadınların eşit miras hakkıyla uğraşılıyor. Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun uyarısıyla öğrendik ki, Diyanet İşleri Başkanlığı memlekette başka hiç sorun yokmuş gibi, bu hafta Cuma hutbesinde miras hakkımızı konu seçmiş. https://esikplatform.net/kategori/basin-aciklamalari/74647/diyanet-isleri-baskanligi-ndan-kadinlara-karsi-bir-hutbe-daha-bu-kez-miras-hakkimizi-yariya-indirmek-istiyorlar/

Yakında okullar açılacak. Diyanetin asıl yapması gereken, geçen yılki rezaleti bir daha yaşamamak; okulları pis, çocukları aç ve öğretmensiz bırakmamak için uğraşmaktır.

 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Gerçek Diplomalar, Sahte Adalet

Post

Cezaevlerinde Sağlık Hakkı ve Mandela Kuralları

Post

Evlerde Açlık, Mecliste Kahkaha

Post

Kıyafetime Karışma

Post

“Ev Kadınlarına” Emeklilik, Lütuf Değil Haktır

Post

Bu Gurur Hepimizin

Post

Kesinlikle Ayrı Dünyaların İnsanlarıyız

Post

“Maarif” Modelinde Kadının Adı Yok

Post

Aile Genelgesi’nin Arkasında Neler Var?

Post

Silahlar, “İkili Ölümler” ve Evrensel Haklarımız

Post

Çocuklar Ölmesin, Dondurma da Yiyebilsinler

Post

Büyük Onur Yürüyüşümüz

Post

Reisçilik Sistemi İle Yok Olan Aileler ve Soyadı Hakkı. İyi Mi Oldu AKP?

Post

“Amores Perros”: Köpek Sevgisi

Post

Bizi Bu Havalar Mahvetmeyebilir

Post

Biz Maraba Değiliz

Post

Ücret-Fiyat Sarmalı Yok, Şiddet Sarmalı Var

Post

Her şeyi Gizleyen TÜİK, Ölümleri Gizleyemiyor

Post

Çekirdek Bir Aileydik

Post

New York Sokaklarında Asıl Anlatılması Gerekenler

Post

Sorun ‘İnceller’de Değil İçimizde, O Kutsanan Ailenin Tam Göbeğinde, Kutsayanların Zihninde! Yağmur Yağar Ama İktidar Islanmaz

Post

Bozuk Düzende Sağlam Çark Olur Mu?

Post

Narin Davası Hepimizin

Post

Bu Kadar Şiddet Arasında Skandallardan Skandal Beğen!

Post

“Sıradan Adamlar.Korkunç Suçlar” Karşısında Kalabalık Kolektivizm

Post

İşte Size Aile Yılı: En Büyük Demokrasi Ailesini Kuruyoruz

Post

Doğal Olan, Normal Demokrasidir

Post

Görev Kadınlarda

Post

Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Özgürlük

Post

İliç’te Kuşlar Uçmuyor

Post

Depremde Kadının Adı Yok

Post

Evlere Bırakılmak Değil, Hayata Karışmak İstiyoruz

Post

Hiç Olmamak Ya da “Vitrin Olmak”; İkisine de Mecbur Değiliz

Post

Medeni Kanun İçin Mücadelemiz Herkes İçindir

Post

Kadınları Özgürleştiren Kentler İçin

Post

Kadınlar İçin Esnek Değil Tam ve Güvenceli İstihdam

Post

İntihar Denileni Şüpheli Bırakmayacağız

Post

Kadınlar Laiklik ve Özgürlük İçin Yürüyor

Post

Kapattırmadık

Post

Seçimler Gösterdi: Eşitlikçi Feminizm Şart

Post

Mucize Değil Medeniyeti Getireceğiz - II

Post

Mucize Değil Medeniyeti Getireceğiz - I

Post

İran ve Büyük Anlatılar Üzerine

Post

Kadın Cinayetleri Ülkesi Olmayacağız

Post

Demir Çeneli Melekler

Post

Kadın Cinayetlerinin Gizlenen Boyutu

Post

Yoksulluğun Pençesinden, Şiddetin Gölgesinden Kurtulacağız

Post

Medeni Kanuna Dokundurtmayacağız

Post

Sınırları Aşıyoruz

Post

İklim Krizini de, Kadın Cinayetlerini de Durduracağız

Post

“Femonasyonalizm” ve Enternasyonalizm