Post

Bölgesel Savaşlar Denklemi

20. yüzyılın iki kutuplu dünyasında, perdenin kapanışı Sovyetler Birliği’ndeki “sosyalist sistemin yıkılışı” ile yapılmıştı. Bu durum, o günün tüm “muktedirler”inin dilinde dünyaya barış ve demokrasinin gelişi olarak “muştulanmıştı”. Aynı “muktedirler”in bugünlerde, 21. yüzyılın çok kutuplu, çok bilinmeyenli dünyasındaki kaotik denklemlere sahip sisteminde, olası “büyük savaş”ın kaçınılmaz olduğuna dair inançları; ilkine oranla daha gerçekçi bir yere oturuyor.

Fiziksel dünyadaki savaşların artarak devam etmesinin nedeninin komünizm olmadığı kavranmış mıdır, bilinmez. Zira kapitalizmin vahşi rekabete dayalı sömürü sisteminin yapısal dinamiği, yayılmacı özelliği üzerinden sınırsız büyümeyi hedefliyor. Bundan ötürü yeryüzündeki tüm sorunların baş aktörü olmayı sürdürüyor. Tüm dünyanın kendi etkinlik alanı haline gelmiş olmasından doğan krizlerin, savaşlar üzerinden atlatılacağı fikri, büyük felaketlerin habercisi olmaya devam ediyor.

Emperyalizmin ortaya çıkışını, kapitalizmin yeni durum güncellemesi olarak tanımlamak yanlış olmaz. Uluslararası sermayenin hareket alanlarında ortaya çıkan siyasi, iktisadi, sınıfsal, toplumsal sorunlar; siyasal alandaki “çözümleyici” yapısı gibi görünse de esasında bir savaş makinesi olarak yeryüzünü cehenneme çevirmeye devam etmekte.

21. yüzyılda değişen dünyanın yanı sıra buna eşlik eden gelişmelerin ışığında olan bitene bakmak, bizi doğru yöne götürecektir. Günümüzün olgularından yola çıkarak, büyük tarihsel gelişmelere gebe dünyamızın içinde bulunduğu durumu, radikal bir değişim fikriyle ele alabilirsek bir şeylerin değişim dinamiğini oluşturabiliriz. 

Ukrayna savaşıyla başlayıp Filistin ve Lübnan’la şimdilerde devam eden savaşların öncekilerden tek farkı, teknik olarak bu yüzyıla ait daha gelişkin savaş araçlarının kullanılıyor olması. ABD emperyalizmi, bu savaş politikasıyla Rusya ve Çin’in etki alanlarını azaltmayı umarak bir tahakküm stratejisi uyguluyor. Böylece geliştirdiği bölgesel savaşları İsrail’in aktörlüğünde yayma serüvenine devam ediyor.

Bugün Ortadoğu’da bölgesel yaygınlık kazandırılarak sürdürülen savaşlarda, bu yüzyıla ait “yapay zekâ” teknolojilerinin küçük ölçekli olarak kullanılmaya başlandığını görüyoruz.

Savaşın aktörlerinin benzer teknolojilere sahip olarak başkaca neler yapabileceklerini önümüzdeki zamanlarda hep birlikte göreceğiz.

Yapay zekanın, insanlık için büyük dönüşümlerin tüm sarsıcı karakterlerine sahip biçimde, bu yüzyılın öncü teknolojisi olarak öne çıkıyor olması; kullanılacağı alana göre özellikleri içererek sahneye çıkması ürkütücü olmaya devam ediyor.

Ancak bütün bilimsel gelişmelerde olduğu gibi bu alandaki gelişmeler de emperyalist-kapitalist sistemin “uygarlık yıkıcı” emellerinin bir parçası olarak kullanılmak isteniyor. Güçlü bir silah haline dönüştürülmek istenen yapay zeka teknolojisi, bazı suikastlerde ve bölgesel savaşlarda kullanılarak denenmeye başlandı.

Tüm bu gelişkin teknolojilerin, bir grup “psikopat”ın elinde yoğunlaşması insanlık için iyi sonuçlar oluşturmaktan oldukça uzak görünüyor.

Lübnan’da kısa bir süre önce iki bin beşyüz insanın sağ el veya parmaklarının kopması, cep telefonlarının veya çağrı cihazlarının bir sinyalle patlatılması, olası bir savaşta silah tutamaz savunma gücü oluşturacak insanların tasfiye edilmesi, savaşın başka bir yönünü açığa çıkarmıştır.

Emperyalistlerin dünyasında her zaman olduğu gibi güç dengeleri konuşmaya devam ediyor. Yeryüzünde sürmekte olan tüm savaşların tek bir nedeni var. Bu neden; değişmeyen uzlaşmaz çelişkilerin yarattığı artı değerin paylaşılması ve sınırsız olana sahip olma arzusunun yarattığı vahşiliğin hüküm sürmesinden başka bir şey değil.

Fiziksel dünyanın emperyalistlerce yeniden dizayn edilmesi fikrinin temeli, kapitalizmin daha fazlasına sahip olma arzusunun yarattığı şiddetli rekabettir. Bu rekabetin aktüalize ettiği savaşların meydana getirdiği katliamlar ve adaletsizlik, önlenemez olarak gelişmeye devam ediyor. Fillerin tepişmesi, azınlık halkların ve farklı etnik yapıların derin yaralar almasına ve düşmanlıkların gelişmesine vesile olmaya devam etmekte.

21. yüzyılın bu çeyreğinde sınıflar mücadelesi, emperyalist-kapitalist barbarlığın güç ve kaos savaşları içinde keskinleşerek yön arayışını sürdürmeye devam ediyor. Emperyalist kapışmaların bölge ve ülke gerçekliğinde yarattığı gerilimlerin de sınıflar mücadelesinin ivmesini, ülkedeki tüm kaos siyasetine rağmen yükselttiğini söyleyebiliriz.

Bugün Ortadoğu’da yaşananlar, İsrail’in Hizbullah ve Hamas’la arasında sürmekte olan bir hasımlık savaşı basitliğinde ele alabileceğimiz konular olmaktan oldukça uzak. Birden fazla aktörün çok geniş bir coğrafyada varlık göstermeye çalıştığı bu savaşlarda, kimse kısa sürede sonuç almaya odaklı stratejilerin öznesi olamayacaktır. 

Yaşananların, bölgesel savaşlar ekseninde geliştirdiği gerilimlerin, ne tür askeri üstünlükler sağlayacağının kestiriminde bulunmak, söz konusu bölge Ortadoğu olduğunda oldukça zor görünüyor.

Meselenin esasını oluşturan şey ortada. Çok bileşenli, çok bilinmeyenli denklemlerin yarattığı zorlu savaş süreçleri, bölgesel olarak yaşanmaya devam edecektir.

Bu durumun yarattığı gerilim, sınıflar mücadelesini dünya genelinde keskinleştirecektir. Bir grup azınlığın elinde ölüm makinesine dönüşmüş olan teknolojik silahların, halkların haklı mücadelesi karşısındaki hükmü elbette yenilgi olacaktır.

 

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar