
Gençlik Bu Düzene Direniyor
Türkiye’de yüzyıllardır halkın ezilmesi üzerine kurulu bir düzen var. Bu durum sadece kötü yöneticilerle açıklanamayacak kadar derin bir sistem sorunudur. Kapitalist, feodal ve patriyarkal yapının iç içe geçtiği, halkı sömüren ve eşitsizlikleri derinleştiren bu sistem, yıllar içinde farklı iktidarlar tarafından sürdürülerek günümüze kadar gelmiştir.
AKP-MHP ittifakının oluşturduğu siyasal İslamcı faşist iktidar, şimdiye dek görülmemiş bir çürüme ve yozlaşma sürecini hızlandırarak otoriter bir rejimi kurumsallaştırmıştır. Mevcut düzeni tamir etme iddiasıyla iktidara gelen bu yapı, 22 yıllık liyakatsiz yönetimiyle bozuk düzenin içinde sağlam çark olmayacağını bir kez daha kanıtlamıştır. Anayasanın tanınmadığı, hukukun yok sayıldığı ve keyfiliğin bir görgüsüzler kulübü tarafından hüküm sürdüğü bu sistem, sadece mevcut iktidarın değil, halkın iradesine, özgürlüğüne ve emeğine düşman olan tüm düzen güçlerinin ortak eseridir.
Bugün Türkiye’de halkın büyük bir kesimi derinleşen yoksulluk, işsizlik ve baskıyla karşı karşıya. AKP-MHP iktidarının uyguladığı neoliberal ekonomi politikaları, halkın yaşam standartlarını her geçen gün kötüleştirirken, temel toplumsal haklara erişimi giderek daha da imkânsız hale getiriyor. Eğitim ve sağlık gibi kamusal hizmetler özelleştirilirken, barınma krizi her geçen gün daha da derinleşiyor.
Borçlandırılmış, güvencesizleştirilmiş ve geleceği elinden alınmış bir kuşak olarak gençler, bu düzene karşı direniyor. Üniversitelerde yükselen protestolar, yalnızca akademik özgürlüklerin değil, aynı zamanda faşizmin yarattığı sömürü düzenine karşı da güçlü bir ses haline geliyor. 19 Mart’ta başlayan süreç, 21. yüzyıl gençliğinin örgütlü ve bilinçli bir şekilde mücadeleyi yükseltme kararlılığını ortaya koyuyor.
Gençler, kendilerinden önceki politik deneyimlerden öğrenerek, direnişin kendiliğindenci bir başkaldırıya indirgenemeyeceğinin farkında. Tarih, sebebsiz asiliklerin ve nedensiz itirazların nasıl sönümlendirilerek yok edildiği örnekleriyle doludur. Bugün, akademik boykot çağrısıyla yaşamın tüm alanlarıyla bağlar kurarak daha güçlü sesler yükselten gençlerin, demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesinde Boykot Komiteleri kurarak örgütlenmeye çağırıyor olması oldukça önemli. Sınıfın kendi çocuklarına sahip çıkması ve bu mücadelede yerini alması, direnenlerin yolunu belirleyecektir.
İktidarın oluşturduğu baskıcı faşist ortam yalnızca ekonomik sömürüyle sınırlı değil, aynı zamanda halkın düşünce ve ifade özgürlüğüne de ağır saldırılar düzenlemektedir. Medyanın kontrol altına alınması, sosyal medyada sansürün artması, akademik alanların siyasal sadakatin liyakatsiz çerçevede şekillendirilmesi, muhalefetin her türlü aracını zayıflatmayı hedefleyen sistematik bir faşist politikanın parçalarıdır. Kürt meselesi, yüzyıllardır kamu alanından silinmeye çalışılarak yok sayılmış, halkların bir arada eşit koşullarda yaşama hakkı inkâr edilmiştir. İktidarın bu baskıcı politikaları, sadece Kürt halkının değil, tüm toplumun temel haklarını hedef alarak eleştirel düşüncenin yayılmasını engellemektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve LGBTİQ+ hakları gibi mücadele alanları da iktidarın baskı politikalarından nasibini fazlasıyla almaktadır. İktidar, dil üzerindeki bu baskılarla halkın sadece yaşamsal haklarını değil, düşünme ve ifade biçimlerini de kontrol altına almaya çalışmaktadır. Bu, klasik faşist ve otoriter rejimlerin temel yöntemlerinden biridir. “Faşist hareketler, ülkelerinin diline savaş açarlar. Hitler’in propaganda bakanı Goebbels, ‘Kültür sözcüğünü duyunca silahıma sarılırım’ diyordu.”
Toplumun tüm kesimleri için mücadele artık bir zorunluluktur. Gençlik, işçiler, kadınlar ve ezilen halklar, sadece bireysel hakları için değil, toplumsal bir özgürlük mücadelesi için de birleşmelidir. Üniversitelerde başlayan protestolar, işçi hareketleri ve kadın mücadelesi ile birleşerek kitlesel bir direnişe dönüşmelidir. Bu mücadele, yalnızca mevcut iktidara karşı değil, onu besleyen faşist ekonomik ve siyasi yapılara karşı da yürütülmelidir. Çünkü asıl mesele bir iktidar değişikliği değil, sömürüye, baskıya ve adaletsizliğe dayalı bu faşist düzenin tamamen yıkılması ve yerine halkın iradesine dayalı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir sistemin inşa edilmesidir.
Saraçhane Meydanı’nda günlerdir devam eden direniş, halkın iradesini ve demokrasiye sahip çıkma kararlılığını ortaya koyuyor. Polisin şiddetli saldırıları, gözaltılar ve baskılar, faşist iktidarın halkın iradesinden ne denli korktuğunu gösteriyor. Ancak bu baskılar, toplumsal direnişin meşruiyetini daha da güçlendirmektedir. Türkiye’nin dört bir yanında meydanları dolduran halkın ortak bir hedef etrafında birleşmesi kritik önemdedir. Mücadele, yalnızca seçimlere indirgenemeyecek kadar büyüktür. Mesele, temel demokratik hakların korunması, faşizme karşı durulması ve halkın kendi kaderini tayin etme hakkına sahip çıkmasıdır.
İktidar, protestocuları ayrıştırmaya, mücadeleyi kimlikler ve siyasi tercihler üzerinden bölmeye çalışacaktır. Ancak halkın ortak çıkarlarını savunan bir mücadele, farklı kesimleri bir araya getirme gücüne sahiptir. Tarih göstermiştir ki, kitlesel mücadeleler sadece fiziksel baskıyla bastırılamaz. Sürekli bir örgütlenme, dayanışma ve mücadele hattı kurulduğunda, en baskıcı faşist rejimler bile halkın gücü karşısında yenilmeye mahkûmdur.
Önümüzdeki süreç, yalnızca bir iktidara karşı değil, onun temsil ettiği tüm faşist sömürü ve baskı düzenine karşı bir mücadele süreci olacaktır. Üniversitelerden meydanlara, fabrikalardan sokaklara kadar her alanda bu direnişin büyütülmesi gerekmektedir. Bu düzenin değişmesi ancak ve ancak halkın ortak direnişi ve mücadele azmiyle mümkün olacaktır. Kurtuluşun tek yolu, hep birlikte mücadele etmektir. Unutmayalım: Bozuk düzende sağlam çark olmaz, o düzeni yıkmadan asla!
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.