
Kapitalizmin Dijital Ağlarında Bir Heyula Dolaşıyor
Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’sunda bahsettikleri “heyula”, kapitalizmin toplumu dönüştüren, insanları sömüren ve baskı altında tutan devrimci bir gücün açığa çıkmamış hâline referans veren çok güçlü bir sözdür. Bugün dijital kapitalizm, bu eski “heyula”nın modern bir biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Dijitalleşme başlangıçta özgürlük ve kolaylık vaat etse de, aslında kapitalizmin en derin ve görünmeyen yüzünü ortaya koyarak emek sömürüsünü daha önce hiç görülmemiş biçimlerde güçlendiriyor. Dijital kapitalizm, bireylerin yaşamlarını sürekli izleyen ve kontrol eden bir yapıya dönüşerek toplumsal yapıyı köklü bir şekilde değiştirmektedir.
Kapitalizm, bütün kritik dönemlerde üretim araçlarını yaşadığı çağın gereksinimlerine göre dönüştürerek kendini yaşayan bir organizma gibi sürekli yeniden üretmiştir. Sanayi Devrimi ile hayatımıza giren makineler, işçi sınıfının sömürü biçimlerini daha kolay ve acımasız bir zorbalıkla pekiştirirken, dijital kapitalizm 21. yüzyılın devrimsel niteliğindeki teknolojik gelişmeleriyle internet, yapay zeka ve benzeri algoritmalar üzerinden elde ettiği kişisel verilerle benzer bir dönüşüm yaratmıştır. Bugün dev teknoloji şirketleri, kamusal olması gereken interneti özel mülkiyet olarak görmekte ve her bir kullanıcının ürettiği veriyi meta hâline getirerek dijital olarak görünmeyen emeğin sömürü türlerini artırmaktadır. Bu süreç, dijital emek gücünün görünmez hâle gelmesine yol açarak daha derin bir sömürüye neden olmaktadır.
Marx’ın çitleme hareketi kavramı, üretim araçlarının halktan alınıp özel mülkiyete geçmesini anlatır. Dijital kapitalizm, bu çitleme hareketini daha sofistike bir biçimde sürdürmektedir. İnternetin kamuya ait olması gereken alanları dev teknoloji şirketleri tekelleştirirken, bilgi ve veri, sermayenin birikim aracına dönüşmüştür. Dijital kapitalizmdeki bu yeni çitleme hareketi, emek sömürüsünü görünür kılmaktan kaçınarak bireyleri veri sağlayıcı ve tüketici olarak tanımlar ve yaşamlarının her yönünü kontrol ederek bağımlılık ilişkileriyle sağlıksız, güvensiz ve örgütsüz bireyler yaratmaktadır.
Dijital Kapitalizmin Krizleri ve Toplumsal Direnişin Yeni Yolları
Kapitalizmin dönüşüm hikayelerinin temel motivasyonu, yapısal kriz türlerini yeni dönüşümlerle ve yeni kriz biçimleri yaratarak varlığını sürdürmesidir. Bu, kapitalizmin karakteristik yapısını ifade eder. Her dönüşümde yeni krizler yaratırken, bu krizleri fırsat olarak kullanarak sistemini yeniden inşa eder. Dijital kapitalizm ise yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve siyasi krizler yaratmaktadır. Dijitalleşme, eski krizlere yeni boyutlar eklerken, sosyal medya gibi platformlar toplumsal hareketler için önemli örgütlenme alanları oluşturmuştur.
Ancak dijital platformlar yalnızca direnişin alanı değil, aynı zamanda kapitalist denetim ve sömürü mekanizmalarının da merkezidir. İçerik üreticilerinden platform işçilerine kadar herkes, dev teknoloji şirketlerinin denetimi altında çalışmaktadır. Çalışanlar sömürülürken, veriler sermaye için değer üretmeye devam etmektedir. Dijital kapitalizme karşı bir heyula yükselmektedir; bu heyula, özgürlük ve toplumsal hareketlerin kontrolünü geri almak için yeni bir devrimci potansiyeli barındırmaktadır.
Bu bağlamda, toplumsal direnişin yeni yollarını keşfetmek ve geliştirmek, dijital kapitalizmin krizlerine karşı koymanın en önemli adımlarından biridir. Alternatif dijital ağlar, kooperatif platformlar ve veri egemenliği hareketleri, sistemin tahakkümüne karşı mücadelede öne çıkan stratejiler arasındadır. Dijital alanın sadece bir denetim ve sömürü mekanizması değil, aynı zamanda bir dayanışma ve özgürleşme sahası haline gelmesi için kolektif çabalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Dijital kapitalizmin 21. yüzyılda yarattığı krizler ve yeni sömürü biçimlerinin karşısında, Komünist Manifesto’nun devrimci çağrısı her zamankinden daha geçerli hale gelmiştir. Dijital proletaryanın örgütlenmesi, emek gücünün karşılığını alması ve dijital üretim süreçlerinin toplumsal mülkiyete dayalı olarak düzenlenmesi gerekmektedir. Bugün kapitalizme karşı sadece geleneksel işçi hareketleriyle değil, aynı zamanda dijital üretim araçlarının ve ağların kamusallaştırılmasıyla da mücadele edilmelidir.
Açık kaynak yazılımlar, dijital kooperatifler ve merkeziyetsiz üretim ağları, sosyalizmin dijital çağdaki potansiyelini ortaya koymaktadır. Ancak bu dönüşüm yalnızca teknik çözümlerle sağlanamaz. Dijital kapitalizme karşı mücadele, toplumsal bir dönüşüm gerektirir. Dijitalleşmenin yarattığı eşitsizlikler ve sömürüye karşı, bu süreçlerin insanlığa daha adil bir şekilde sunulabilmesi için kolektif mülkiyet ve ortak üretim anlayışının hâkim olması gerekmektedir.
Dijital kapitalizm, toplumu dönüştüren ve insanları sürekli sömüren bir güç haline gelmiştir. Ancak karşısında yeni bir heyula yükselmektedir; bu heyula, dijital proletaryanın özgürleşmesini ve sermaye tahakkümünü aşacak yeni bir düzene evrilmesini mücadele alanına taşımaktadır. Dijital kapitalizme karşı verilecek mücadele, yalnızca teknolojik çözümlerle değil, toplumsal yapının köklü bir dönüşümüyle mümkün olacaktır.
İnternetin ve dijital üretim araçlarının kamusallaştırılması, kolektif mülkiyetin temel alındığı sosyalist bir alternatifin inşası, dijital kapitalizmin etkilerini yok etmek için zorunludur. Bu mücadele, toplumsal yapıyı temelden dönüştürmeyi ve dijital üretim süreçlerini halkın ortak malı haline getirmeyi gerektirir. Toplumsal dayanışma ve kolektif bilinç, dijital çağın yeni devrimci dalgasını inşa etmenin temel taşları olacaktır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.