Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni açıklandı.

Hani meselenin özünü anlatan “Kadının Adı Yok” diye önemli bir kitap vardı ya. Şu koca metinde de sorun tamamen bu. Anlatılan muhteşem kurtuluş hikayesinde “toplumun adı yok.”

Defalarca tekrar edilen olumlu hedefler şunlar oluyor: Üretimde verimlilik ve üretkenlik, rekabet gücümüzün tahkim edilmesi, yatırım yapılabilir ülke, bölge ile dünyada güçlü ve etkili bir ülke. Yani fabrikaların üretkenliği, sermaye sınıfının rekabet gücü ve ülkemizin saygın olması ve ülkemizin etkili olması ve ülkemizin güçlü olması.

Güya bizim hızlı demokrat Millet İttifakı taifesi “AKP’lilerin “devletin bekası” söylemini eleştiriyordu. Bu nedir peki? Sermaye sınıfı ve ülkenin bekası değil mi? Bunun “devletin bekası” retoriğinden fazlası var, eksiği yok. Onlar hiç değilse sadece “devletin bekası”ndan bahsediyordu. Bunlar sermaye sınıfının rekabet gücü, verimlilik, üretkenlik hedeflerinin sorumluluğunu da beli bükülmüş halkımızın sırtına bindiriyor. Halklarımız ve işçi sınıfı artık sadece devletin bekasından sorumlu değil ne mutlu ki, sermayenin bekası sorumluluğu da var pakette. Her ikisi uğruna da çile çekebilir ve hakkını aramaktan vazgeçebilirler.

Neden? Çünkü hepimizin karşısında hazır ola geçtiği bir beka sorunu var.

Peki burada toplum nerede, halklar nerede, işçi ve emekçiler nerede?

Bu kavramlar yok. Haritadan silinmiş, beyinlerden kazınmış.

Hani cezaevinde mektuplar dağıtılır ya isimler okunarak. Her mutabakat metni okunduğunda işçi sınıfı da karışıyor bekleyenlerin arasına ama ona her seferinde tek bir mektup bile yok. Ona yine iyi haber yok. Cem Karaca ve Cahit Berkay ortak çalışması olan bir şarkı akıyor inceden:

“Yazılırken kara yazmış, alın yazımızı yaradan

Güldürmemiş felek bizi, ayrı koymuş bizi yardan

Yardan haber yok, haber yok, yok ah. Bu nasıl dünya”

Üretkenlik artıyor, teknoloji gelişiyor, milli gelir katlanıyor, ülke büyüyor, devlet güçleniyor. Bütün bunlardan işçi sınıfının payına ne düşüyor. Koca bir sıfır. Üretkenlik artıyor, işçi sınıfının çalışma süreleri uzuyor. Verimlilik artıyor işçi sınıfının ücretleri düşüyor açlık sınırının altına. Milli gelir artıyor, ücretlilerin milli gelirden aldığı pay azalıyor. Ülke büyüyor halkın porsiyonları küçülüyor. Devlet güçleniyor, vatandaş parmak gibi zayıflamış.

Hani toplum, hani halklar, hani emekçiler diyorum ya.

Bir adım daha geri çekiliyorum.

Şu 244 sayfalık “Ortak Politikalar Mutabakat Metni” destanında millet var mı millet?

Millet dahi yok. Tam Türk milliyetçiliğine yakışır bir şekilde “Millet millet” diye başlıyor, “Yüce devletim” diyerek kapanıyor perde. Türkiye’deki herhangi bir sağcı akımın “milletini çok sevmesini ve milletini çok savunması”nı kabul ediyorum. Buyurun savunun. İşin kolayına kaçmadan ama. Devlet ve sermaye sınıfına karşı savunun önce milleti. Bir kere de milletinizi gerçekten savunun. Bu ülkenin ırmağının akışını savunun, kabul. Jandarmayla doğa dostları karşı karşıya gelmesin hep. Bir kere de siz karşı karşıya gelin, bu ülkenin ırmağının akışı uğruna.

Ama olmaz işte. Türkiye sağı asla milletini savunmaz. Türkiye sağı devleti ve sermaye sınıfını savunur. Lamı cimi yoktur bunun. Ortak Politikalar Mutabakat Metni milletin dahi savunulmadığı bir metindir.

Çalışanların yüzde atmışı asgari ücret alıyor ve asgari ücret herkes tarafından biliniyor ki açlık sınırının altında. Açlık sınırı 8.800, asgari ücret 8.500 lira. Bir ay içinde açıklanan yeni asgari ücret, açlık sınırının altına düştü. Bakınız yoksulluk sınırı demiyorum, kimse karıştırmasın. Bu şartlarda enflasyon bahsi açıldığında medyada, akademide ve siyasette deniyor ki “İşçi ücretlerine fazla zam yapılmasın çünkü enflasyon azar ve kısır döngüye girer.”

Yahu insaf. Bu işçi sınıfı açlık sınırının altında ücret alıyor zaten. Yani sefalet ücreti alıyor. Anlıyoruz ki sizin vahşi sisteminizin normal işleyip kısır döngüye girmemesi için işçi sınıfının sefalet ücretini gıkını çıkarmadan kabul etmesi gerekiyor. Sistemin yaşaması için ne tuhaftır ki işçi sınıfının sefalet içinde yaşaması hem gerekiyor. Eğer öyle yapmazsa enflasyon daha da azar, yükselir ve kısır döngüye girer. Her şey onun açlık ve sefalet içinde yaşamasına bağlı.

Sosyalizmin yenilmiş olması böyle bir şeydir işte.

İşçi sınıfı açtır ama ücretine zam istemeye dahi hakkı yoktur.

Aklından bile geçirmemesi öğütlenir ona.

O sistemin külkedisidir.

Bu sadece Türkiye sağının sorunu değildir elbette.

Bu insanlığın üstüne çökmüş bir kabustur.

Koskoca dünyada o kadar isyan çıkıyor. İsyan diyorum isyan. Yüzlerce insan şehit düşüyor, şaka değil. Biri de diyemiyor ki halkın ürettiği, halkın elinde kalacak. Yeter yuttuklarınız diyemiyor sermaye sınıfına. Sus diyemiyor, yıkıl karşımdan diyemiyor.

Efendim Erdoğan’ın “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” demesi hurafeymiş. Peki “Merkez Bankası’nın bağımsız olmaması sebep, ekonominin krizde olması sonuçtur” lafına ne demeli? Erdoğan onu yüz kere söylüyorsa, bunlar bu tekerlemeyi bin kere söylüyor. Devasa 2008 krizi yaşanırken merkez bankaları bağımsız değil miydi? Bunun neresi bilimsel?

Bir önerim var: Bir kere de halkın ürettiği birikim, sermaye sınıfından bağımsız olsun.

Birikimin tek kişilerin elinde toplanması engellensin ve doğrudan halkın elinde toplanmasının yolları açılsın. Madem ki halk üretiyor, üretilen birikim onun kontrolünde olsun ve onun yararına kullanılsın. Birikimlerin değerlendirilmesinde halkın ihtiyaçlarının karşılanması esas alınsın. Kâr ve sömürü lügatimizden çıkarılsın.

Çünkü bana da “kâr ve sömürü sebep, ekonomik kriz sonuç” gibi geliyor.

(Daha büyük hadiseler olmazsa, haftaya bu metni değerlendirmeye devam edeceğim.)

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 3 Şubat Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Colani Golan Tepelerini Savunmadı

Post

Kişi Başına GSYH 720 Binse, Asgari Ücret 50 Bin TL Olmalı

Post

Ara Aşamalar

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı