Post

Meydanları Boş Bırakma

AKP rejiminin geriye çekilebilecek bir mesafesi yok.

Yıllarca övündüler biz bu ülkenin sosyolojik gerçeğiyiz diye. Yani bu değişmezdi ve seçimlerde hep kazanırlardı güya. Ülkenin tek meşru sahibi biziz demeye kalkışabilirlerdi. Yerli ve milli olmaktan dem vurarak, milliyetçilik yapabilirlerdi. Bütün kutsal değerleri kabul görmek için öne sürebilirlerdi. Her türlü gelenekselliği kullanabilirlerdi, yenileşme fikrinin karşısında.

Kendi karşıtlarına kökü dışarıda derlerdi, Avrupa taklitçisi derlerdi, monşer derlerdi.

Aktüel ve siyasi olarak marjinal diye başlıyor. Vandal, bohem, elitist, gayrı milli, sözde vatandaş, vatan haini, ajan, şehir eşkıyası, bölücü, terörist, bebek katili şeklinde devam eden geniş bir yelpazeleri var insanları lekelemek için. Gezi Direnişi’nde yer alanlara çapulcu demişlerdi. Sonradan sü…k ifadesini bile sarf ettiler. Onlar adına ben utanıyorum.

Kendileri gibi olmayanların camide içki içtiğini söylediler. Mezarlıktaki mezar taşlarını kırdıklarını söylediler. Siyah deri eldivenli çok sayıda adamın, bebeği olan türbanlı bir kadını taciz ettiğini söylediler. Ötesine dilim varmıyor.

Bu kadar kutsal ve ulusal değeri, bu kadar gelenekçiliği kullanmaya rağmen, karşı tarafa bu kadar yafta yapıştırmaya ve iftira atmaya rağmen olmuyor işte. Çünkü tarih onlardan yana değil, tarih gerçek aydınlanmadan yana. Akrep ve yelkovan onların aleyhine dönüyor.

Tayyip Erdoğan rahatlıkla çıkıp “turpun büyüğü heybede” diyebiliyor. Ne oldu o hep bahsi geçen hukukun bağımsızlığına? Eğer güçler ayrılığı varsa, bir davanın açılmasına mahkemeler karar veriyorsa, bunu nasıl oluyor da bir cumhurbaşkanı önceden söyleyebiliyor? Aslına bakılırsa konu burada bitti. Bu aldatmacayı insan aklının kabul edebilmesi mümkün değil. Eğer yargı bağımsızsa Erdoğan bunu bilemez. Biliyorsa yargı bağımsız değil. Bu o kadar zor bir akıl yürütme zinciri değil.

Bu tabloyu anlayabilen herkes yargının bağımsızlığını isteyecek. Artık Türkiye’de toplumun kahir ekseriyeti bunu ve diğer demokratik prensiplerin uygulanmasını istiyor. Hukukun üstünlüğünü istiyor, güçler ayrılığını istiyor, parlamentonun işlemesini istiyor. Anayasaya uyulmasını, gazetecilerin tutuklanmamasını, protesto yürüyüşü yapılabilmesini, seçilmişlerin görevini yapmasını istiyor. Akıl var mantık var çünkü, göz var izan var.

Zaman her şeyin ilacıdır, AKP zihniyeti buna yeniliyor. Zamanla herkes neyin ne olduğunu görüyor. Altta yatan sebepler anlaşılıyor. Göz bağcılık hilesini sürdüremiyor.

Kafaları kurcalayan sorular var. CHP’nin bütün bu olan biten mücadelelerin ekseninde olması ne anlama gelir gibi. Bunu Gezi süreciyle karşılaştırarak düşünebiliriz. Biz CHP’nin politik ve örgütsel varlığıyla Gezi’de yer almasını istiyorduk ama kaçamak yaparak gelmiyorlardı. Onlar öyle uzun boylu ve etraflı bir direnişin içine girme eğiliminde değildiler. Gezi’nin ilk üç günü iyiydi de, sonrasında biraz bozuldu lafları havada uçuşuyordu o zamanlar.

Şimdi olay, doğrudan doğruya CHP’nin cumhurbaşkanı adayının engellenmesi şeklinde tecelli etti. Diploması iptal edilen, cezaevine konulan kişi CHP’li. Bu koşullarda CHP istese de gelişmelerin dışında kalamaz. Doğal olarak ortaya çıkan politik sürecin ekseninde bulunuyor. Bu aleyhte bir durum olarak düşünülemez. Bir cumhurbaşkanlığı meselesiyle ilgili olarak, bir seçme ve seçilme hakkının savunulması olarak demokrasi mücadelesi verilirken CHP ittifak edilecek bir güçtür. Böyle bir mücadelede CHP’nin bütün gövdesiyle yer alması sonuç almakta büyük etkiye sahip olur.

Genel bir itiraz ya da protesto hali hedefe ulaşmamız için yeterli değildir. Verilen mücadeleyi politikleştirmemiz, örgütlememiz ve bir somut hedefe bağlamamız gerekir. Bizim memleketteki muhaliflerin her konuşmaya başladıklarında “hiçbir partiye üye değilim” diyerek övünmeye çalışması büyük bir hata. Başarıya ulaşabilecek bir mücadele için siyaset, örgüt, hedef ve liderler gerekir. Doğal olanı, mantıklı olanı ve evrensel olanı budur. Sadece sohbet ettiğimizde iktidarlar değişmez.

Bu anlamda CHP’nin sahnede olması insanları siyaset, örgüt, hedef ve lider fikrine yakınlaştırıyor. Eğer AKP’nin 11 milyon üyesi varsa, bizim de üyelerimiz ve partimiz olabilir. Eğer onlar ülke çapında siyaset yapıyorlarsa, biz de yapabiliriz. Eğer onların hedefleri varsa bizim de iktidar hedefimiz olmalıdır. Bütün bu alanları AKP’ye hediye etmek koskocaman bir akılsızlık olur. Bizim ellerimiz de armut toplamamalı.

Somut, güncel ve odaklanmış bir çözüm planı geliştirerek işe başlayabiliriz.

Bu çözüm planı iktisadi alanda; adaletli ücret, herkese iş, toplumsal refah ve parasız eğitimi hedeflemeli. Siyasi alanda ise AKP’nin tek adam rejimine karşı, demokrasi başlığı altında, seçme ve seçilme hakkını ve aynı zamanda laikliği savunmalı. Kürt meselesinde çözümü, kadınlar ve LGBTİQ+’lar için eşitliği amaç edinmelidir. Hem ücret, iş, refah ve eğitim; hem de seçim, laiklik, çözüm ve eşitlik.

Sosyalist sol, bu tarihsel dönemde bir mücadelenin araç ve yöntemlerini de geliştirmeli. Bu kapsamda, partiler olarak sahneye çıkmalı, liderlik oluşturmalı, üye kazanmalı, meclisler tarzı zeminlerde kalıcı halk örgütleri yaratmak için çaba göstermeli ve sol birlik oluşturarak gelişmelere yön vermeye çalışmalıdır.

Meydanları boş bırakma lüksümüz yoktur.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 18 Nisan Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Meydanları Boş Bırakma

Post

Kaç Bin Yıllık Hasretimin Koncası

Post

Ordu’nun Dereleri Yukarı Akmaz

Post

Belki Şehirlerimize Bir Barış Gelir

Post

Alım Gücü Bin Lira Düştü

Post

CEO’ları Kıskanıyor Muyuz?

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Ara Aşamalar

Post

Kişi Başına GSYH 720 Binse, Asgari Ücret 50 Bin TL Olmalı

Post

Colani Golan Tepelerini Savunmadı

Post

Metal İşçisi Yüzde 125 Zam İstedi

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı