Post

Ara Aşamalar

Değerli bir yoldaşım, X Platformu’nda Kürt meselesini ele aldığım bir yazının paylaşılması üzerinden bana yazmış: Bir röportajda “emek-sermaye çelişkisi dışındaki dolayımlar (laiklik, yurtseverlik gibi) yanlış ve esas gündemin yerini alıyor” şeklinde konuşmuştunuz, diyor. Buradan hareket ederek bana şunu soruyor: Eğer durum böyleyse Kürt meselesinin ele alınması da bir dolayım değil midir?

Öncelikle bu nazik ve üzerine düşünülmüş soru için çok teşekkür ediyorum. Solda tartışma kültürü çok azalmışken bu tutum son derece değerli. Bu vesileyle, bazı hususları anlatabilmek istiyorum.

Dolayımların ya da ara aşamaların ötesinde, bir emekçi iktidarının hedeflenmesi, onu hedefleyeni doğrudan doğruya sosyalizmi savunmak konumuna getirir. Şöyle ki; 1917 Şubat Devrimi yaşanmıştır ama sizin Geçici Hükümet’i değil, “Bütün iktidar sovyetlere” diyerek sovyet iktidarını savunmanız gerekir. Böyle yapılmasaydı, Geçici Hükümet “aşaması” savunulmaya devam edilirdi ve bu da sermaye sınıfının iktidarını tahkim etmek sonucunu yaratırdı. Kodlamak gerekirse, burada Kerenski’nin Geçici Hükümet’i bir ara aşamadır ve bunun esas hedef olduğu iddia edilemez. Örneğin cumhuriyetin kazanımlarını savunmak önemlidir ama bu ana hedef olarak varsayılamaz. Mevcut cumhuriyet, kazanımlarının da devam etmesi kaydıyla daha demokratik olabilir ama bu tablo sınıfsal bir iktidar değişikliğini anlatmaz.

Biz, işçi sınıfının iktidarını da savunuyoruz. Bu işçi sınıfıyla olumlu ilişkiler içinde olduğunu söyleyen diğer akımlardan bizi ayırıyor. Çünkü herhangi bir sendika da işçi sınıfıyla iyi ilişkiler içinde olabilir ama bu onun bir iktisadi koşulları değiştirme hedefine sahip olduğunu göstermez. İktidar değişikliği hedefi, soyut olarak parti literatüründe yazılı olmasının ötesinde; somut ve güncel olarak şekillendirilmeli.

Herkesin çalışabilme yeteneğini ve ihtiyaçlarını dikkate alan bir eşitliği savunuyoruz. Bu, Komünist Manifesto’daki yetenek ve ihtiyaçlar ölçüsünü bir bayrak olarak taşımayı sürdürme manasına geliyor. EHP, bunları ileri sürdükten sonra, ana çalışma konusunu örneğin “cumhuriyetin kazanımlarını korumak” yönünde belirlemiyor. Elbette cumhuriyetin kazanımları olarak; laiklik, bağımsızlık, seçme ve seçilme hakkı gibi önemli alanlarda mücadele verilmesi gerekecektir. Ne var ki kendini asıl olarak bununla tanımlamak, bununla meşruiyet sahasının daha geniş olacağını öngörmek ya da bununla hızlı ilerleme sağlanacağını düşünmek bir ölçüde hatadır. Bizim ülkemizde sol siyasal akımların bir kısmı bu hatayı yapıyor.

Türkiye’deki bir sosyal demokrat parti de bunu yapabilir ama o parti işçi sınıfı iktidarını hedeflemiş olmaz. Siyasal hedef tanımlaması asıl olarak cumhuriyetin kazanımları seviyesinde yapılırsa, bu asıl hedefin yerine bir ara kademe konulması ya da bir dolayım yaratılması anlamına gelir. Cumhuriyetin kazanımları olumludur ama asıl olumlu olan sosyalizm hedefidir. 1917 Şubat Devrimi çarlık dönemini kapatmıştır ve o nedenle iyidir ama asıl iyi olan Ekim Devrimi’dir. Eğer bu iki ayrı yöneliş arasındaki farkı önemsiz hale getirirsek, kökten değişikliğin hangisi olduğu gerçeği zamanla soluklaşır. Kapitalist sistem karşıtı hedefe sahip bir alternatif kalmaz ortada. Sorun budur.

Sol, kendi faaliyetini mevcut iktidardan bazı taleplerde bulunmak biçiminde tanımlıyor. Devrimci bir özne olarak, hedeflerini açıklamıyor. Mevcut iktidardan taleplerini sıralıyor. İktidarı yerinden edilip, işçi sınıfı iktidarını kuracağını anlatmıyor. Bu da tamamen içselleştirilmiş aşamacılığın ya da dolayımlar kurmanın bir başka ifadesi.

Bolşevikler, sovyet iktidarını ve bununla birlikte köylülerin toprakları işgal etmesi; 8 saatlik çalışma süresini; savaşa karşı barışı; ve ulusların kendi kaderini tayin hakkını da savundu. İktidar hedefleri vardı ve diğer konuları da savundular ama sadece Şubat Devrimi’nin kazanımlarını savunsalar, yanlış yapmış olurlardı.

Biz, iktisadi koşulları ve dolayısıyla mülkiyet ilişkilerini değiştireceğimizi söylüyoruz. Tam refahı sağlamak için, halkın ihtiyaçlarını bir kamu hizmeti olarak karşılayacağını ileri sürmek budur. Bu komünizmin kızıl bayrağında yazan “Herkese ihtiyacı kadar” ilkesidir. İhtiyaçları kamu hizmeti olarak karşılamak, aynı zamanda kamu mülkiyetinin hâkim kılınmasını şart koşar. Bütün bu şartları yaratabilmek üzere biz tam istihdamı savunuyoruz yani her yurttaşın çalışma yeteneğinden yararlanabilmeyi.

Kar mantığına karşı ihtiyaçların karşılanmasını, yığılmış bekleyen yedek işgücü ordusuna karşı tam istihdamı, üretilene el konulmasına karşı emeğin tam karşılığını savunmak gerekir. Bütün bunları savunursak, önceki üretim ilişkileri aşamasına takılıp kalmayız. Bizi önceki üretim ilişkileri aşamasından kurtaracak gerekli koşul, sosyalist üretim ilişkileri aşamasını doğrudan savunmaktır.

Esas olarak iktisadi alanın eleştirisi yerine başka bir konunun konulmasını yanlış buluyorum. Bu, bir dolayım kurularak esas konunun kenarından geçilmesidir. Böylesi bir hatalı eğilim, siyaset yapma iddiasındaki akımı ikameciliğe ve meseleyi dolayımlarla çözmeye doğru sürükler. Bu noktadaki yanıltıcı “kolaylıklar” hatalı duruma saplanmayı daha da güçlendirir. Çoğunluktaki ulusun milliyetçiliği eleştirmemek, kamu mülkiyetini savunmamak, popüler olanın peşinde sürüklenmek, insan hakları çizgisiyle yetinmek hatalarını bunlardan bazıları olarak sayabiliriz.

Eğer gerekli koşul olan özel mülkiyetin ilga edildiği üretim ilişkileri aşaması savunuluyorsa, demokratikleşmeye dair diğer bütün önemli mücadele alanları savunulabilir. Bu anlamıyla ben mülkiyet ya da sınıf meselesiyle birlikte ele alınması gereken ikinci konunun Kürt meselesi olduğunu düşünüyorum. Bu kadim halkın meselesi, Kürt sosyalistlerinin mesele edinmesi dışında, uzun süredir somut, güncel ve kamuoyu önünde işlenir olmaktan çıktı. Bunun çok büyük bir tıkanma olduğunu bir kez daha dile getiriyorum.

EHP, iktisadi alanın eleştirisini yapan ve bu konuda hedeflerini açıklayan bir kampanyayı uzun süredir yürütüyor. Bu konuda bir tutukluk varken, net bir asgari ücret rakamı açıklamak konusunda adım atıldı. Asgari ücret rakamının belirlenmesi konusunda “söz bize düşmez, söz hakkı iktidarındır” denilmedi. İşçi sınıfının söz, yetki ve karar hakkını fiilen savunuldu. Emeğin tam karşılığının verilmesi yani bir anlamda sömürüye son verilmesi bahsi açıldı. Diğer hedefler de Tam Kurtuluşun Yolu programında tek tek ifade edildi. Öyle ansiklopedik bir yazı değil. Bazı iyiliklerin ricacısı ve talepçisi değil. Hem iktisadi alandaki, hem de demokrasi alanındaki hedefler açıkça ilan edildi.

Hedefler havada bir söz olarak bırakılmadı. Hedefleri kimin gerçekleştireceği söyleniyor, sessiz geçilmiyor. Üretenlerin yani emekçilerin iktidarı ve somut olarak hükümeti savunuluyor. İlan edilenleri o iktidar ve o hükümet hayata geçirecek. Önceki bir aşamaya ya da dolayıma takılıp kalmamak böyle olabilir.

Mücadele alanı, ileri hedef, uygulayacak toplumsal ve siyasal özne apaçık belli.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 23 Kasım Cumartesi günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Ara Aşamalar

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı