Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Emek ve Özgürlük İttifakı cumhurbaşkanlığına ilişkin görüşlerini bir deklarasyonla açıkladı.

HDP oradaydı, HDP’yi tam anlamıyor insanlar. HDP düzene karşı mücadele eden birçok politik özneyi içinde bulunduran bir parti. Kürt halkı cenahından çok sayıda eğilimi bir araya getiriyor, çok sayıda sosyalist örgüt için de durum aynı. Kendi örgütsel formlarını koruyarak HDP çatısı altında yer alabiliyorlar. Düzen partileri böyle bir serbestlik ilişkisinin yanından dahi geçemez. Hepsi en hafif tabiriyle bir lider sultası altında.

HDP’yle birlikte EHP, EMEP, SMF, TİP ve TÖP de kendi sözlerini söyledi konuya ilişkin.

Hepsi kendine göre bu memlekette verilen hak ve özgürlük mücadelesinin son deneylerini yapanlardan. Yaşanan deneylerin sonuçlarını biriktiriyorlar. Bu örgütler HDP’yle birlikte politik programı oluşturulmuş bir ortak zemin üzerinde bulunuyor. Ülkenin acı gerçeğine karşı savaşırken, kendi aralarında güçlü bağlar yaratmanın çabasını gösteriyorlar.

Hani şarkı var ya: ‘Ne geçmiş tükendi ne yarınlar / Hayat yeniler bizleri / Geçse de yolumuz bozkırlardan / Denizlere çıkar sokaklar / Yıllardan sonra, yollardan sonra / Yeniden yan yana onlar’

Geçmiş tükenmedi dediler, hayatın yenilemesine açık oldular, yıllardan sonra ve nice zor yollardan sonra, yeniden yan yana gelmeyi başarabildiler.

Herkes bozkırlardan geçtiğimizi biliyor.

Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerindeki gibi bozkırlardan. Uçsuz, bucaksız, yorucu.

Ama herkes dayanmış bozkırlara.

Ahmed Arif’in tembihlediği gibi: ‘Öyle yıkma kendini / Dayan kitap ile / Dayan iş ile / Tırnak ile, diş ile / Umut ile, sevda ile, düş ile’ Hepsiyle dayandık Ahmet abim. Düşlerimizi de hep sona sakladık, hikâyenin sonuna yani. Çünkü her şey hikâyenin sonunda belli olur ya.

Hâlâ da dayanıyoruz bozkırlara. Deklarasyon buluşmasında bozkırlara dayanacağız dedik, söz verdik ama ‘denizlere çıkar bu sokaklar’ da dedik. O umudu söyledik. Denizlerden söz ettik. Denizlere açılacak sokağa doğru bir adım attık.

Bu bir iklim yaratmanın ilk adımıydı. İklim değişsin Akdeniz olsun diye yani.

Uzun bir yolculuğun ilk adımı.

Önce tek adam gitmeli. Tek adamın gitmesi için tek yumruk, tek vücut olmalıyız. Tek yumruk bütün parmaklar birleşince oluyor. Bütün parmaklar kuvvetle sıkılınca.

Emek ve Özgürlük İttifakı tek adam rejimine karşı sıkılmış bir yumruktur.

O tükenmemiş bir geçmişin muazzam bir devamıdır.

Ülkeyi denizlere çıkaracak olan da odur.

Çok zor bir meseleyle karşı karşıyayız.

Böyle meseleler en geniş ittifaklar inşa edilmeden çözülemez. Hatta büyük ittifakların birbiriyle hassas denge içerisinde ilişki kurmasını gerektirir.

Emek ve Özgürlük İttifakı önümüzdeki seçimlerde bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmayacağını açıkladı. Şimdi boş bir sahne var orta yerde. İttifak sahnenin boş kalmasına dikkat etti. Bundan sonra o sahnede eserin iyi icra edilmesi gerekiyor. Çünkü karşımızdaki tek adam rejimi son derece tehlikeli, karanlık ve despot. Bu büyük tehlike bertaraf edilmeden hiçbir adımı atamayız. Ülkedeki her sorunda tıkaç görevi yapan mevcut hükümetin kendisidir.

Bu hükümet yapılmak istenen bütün grevleri yasak hale getiriyor. Enflasyon canavarı her ay ücretleri yiyip tüketiyor. Asgari ücretin açlık sınırında olmasından kimse utanmıyor. İnsanlar iş bulma umudunu yitirdiğinde, iş arayan insan hanesinden düşürülüyor ve bu normal karşılanıyor. Kapitalizm bu kadar yıldırıcı ve acımasız. Kürt sorununun varlığı bile tamamen reddediliyor, askeri çözüm dışında bir refleks yok. Sınır ötesinde, Kürtlerin yaşadığı bölgelere yapılan operasyonların haddi hesabı yok. Kimse sokağa çıkıp bir sayfalık kâğıt okuyamıyor. Kaymakamların yasaklamadığı bir matbu evrak yok. Her gün, bir kadın cinayeti haberi geliyor. Polis her yerde gökkuşağı bayrağının peşinde.

Her bir sorunun çözümü ancak ve ancak hükümetin gönderilmesiyle mümkün.

‘Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya / Sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya / Anamız çay demliyor ya güzel günlere / Sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa / Sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız / Bu, böyle gidecek demek değil bu işler / Biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz’ diyor Cemal Süreya. Ama ‘hürlüğün havasını’ tutturduğumuzda, işiniz bitti demektir diye de ekliyor.

Emek ve Özgürlük İttifakı tek adam rejimine karşı, sakin sakin büyük bir mücadeleyi örüyor şiirdeki gibi.

Hürlüğün havasını tutturduğumuzda, bu hükümeti kimse kurtaramaz.

Bu böyle gidecek demek değil bu işler.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 24 Mart Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

Radikalizm

Post

Üç Husus

Post

Seçenek Biziz

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Görev Zamanı

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Tabutta Röveşata

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Karşı Kültür

Post

Var ve Yok Listesi

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider