Kişi Başına GSYH 720 Binse, Asgari Ücret 50 Bin TL Olmalı
Asgari ücretle ilgili tartışmalarda bir aşamaya geldik. Bu konudaki tartışma sermaye sınıfı temsilcileriyle ve hükümetten daha önce solla yaşanıyor. Biz EHP olarak çok memnunuz, çünkü asgari ücret rakamı açıklamak konusunda yalnız değiliz. Belki aynı rakamları aynı gerekçeyle açıklamıyoruz ama en azından rakam açıklayanlar var.
Bu konuda, muhteşem tutumu ve muhteşem yazılarıyla Aziz Çelik Hocamızı tamamen ayrı tutuyorum. İşçi sınıfı ve sosyalizm mücadelesinin peşine düşenler onun hakkını ödeyemez. Ortaya koyduğu birikimle ufkumuzu açıyor. Kendim de ona teşekkürlerimi sunuyorum.
Ekim ayının sonunda, aralarında iktisatçı ve akademisyenlerin bulunduğu 118 isim, asgari ücrete yapılacak zam oranıyla ilgili bir imza metni yayımladı. Söyle söylediler:
“2024 yılı Temmuz ayında asgari ücret artışından kaçınılması ve 2025 yılı Ocak ayı için öngörülen artışın gerçekleşen enflasyon yerine beklenen enflasyon oranı (yüzde 25) baz alınarak belirlenmesi planı, bilimsel ve sosyal açıdan kaygı vericidir. Bu bağlamda, ekonomi politikasını yönetenleri: Asgari ücret artışlarında gerçekleşen enflasyon oranının dikkate alınması, gelir dağılımını da gözeten bütüncül bir ekonomi politikası izlenmesi konularında acilen adım atmaya davet ediyoruz.”
Bu açıklamanın kendisi de çok zaman sonra akademiden yükselmiş güçlü ve anlamlı bir ses sayılmalıdır. Demek ki akademi susmaz, toplumun önüne bilimsel gerçekleri koyar. Asgari ücret belirlenirken, işin başlangıcı olarak hedeflenen değil gerçekleşen enflasyon oranının esas teşkil etmesi gerektiğini belirtiyorlar. Çok doğru ve yön verici çizgi çekiyorlar.
Çok alay-ı vala ile takdim edildiğine bakmayalım. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Cumhurbaşkanlığı teşkilatı içine alınmış vaziyette. Yapısını, üye sayısını, temsiliyetini, katılımcılarını sadece Cumhurbaşkanı belirleyebiliyor. Hükümet ve sermaye sınıfı tarafından kolaylıkla manipüle edilen böyle bir komisyonun güvenilebilecek bir tarafı yok.
Zaten asgari ücreti belirlemek teknik, uzmanlık alanındaki ve muhasebeyle ilgili bir konu değil. Asgari ücrete ne kadar zam yapılacağının belirlenmesi; tamamıyla politik, tamamıyla sınıflar arasındaki güç dengelerine bağlı bir konudur. Bu belirleme, TÜRK-İŞ Başkanı Ergun Atalay’a bırakılamayacak kadar önemlidir. Kimse ben o işi Ergun Atalay’a havale ettim ve şimdi rahatça sırtımı koltuğa dayayıp bekliyorum diyemez. Atalay’ın, işçi sınıfını asla savunmayacağı her halinden ve her kelimesinden bellidir.
Ergun Atalay, asgari ücrete ilişkin sanki marifetmiş gibi ne oran ne de rakam telaffuz etmiyor. Şöyle buyuruyor kendisi: “Asgari ücret açıkladığın zaman hükümetin ve işverenlerin elini güçlendirirsin.” Kişiye hatası söylenmezse kabahatini hüner zannedermiş. Bu faraziye tamamen uydurma, böyle bir realite yok. Aksine, asgari ücretin rakamını açıklamak işçi sınıfı tarafını hem özne haline getirir, hem de güçlü kılar. İşçi sınıfı, hakkı olanı kazanmak amacıyla rakam söylemek ne kelime, kalkıp var gücüyle savaşmak zorundadır.
Ergun Atalay ve onun zihniyeti bir asgari ücret rakamı telaffuz edemiyor. Elbette ki talepçi, ricacı çizginin varacağı yer “o sizin takdirinizdir” cümlesini kullanmaktır. Artık talep eden düzeyinden de çıkılarak, “o sizin takdirinizdir” düzeyine düşülüyor. İşçi sınıfı, işçi sınıfının ses tonunu bu şekilde düşürmeye çalışanları unutmayacak.
Solun önemli bir kesimi ve akademisyenler asgari ücretin belirlenmesi konusuna el atmış durumda. Bu gayet iyi bir tablo. Biz dış kapının mandalı değiliz, işçi sınıfının haklarının ve çıkarlarının esas temsilcileriyiz. Sol hem işçi sınıfının, hem de bütün insanlığın iyiliği adına konuşur. O nedenle, asgari ücretin yükseltilmesi gereken rakamını açıklıyoruz.
Biz, EHP olarak, rakam telaffuz ederiz efendim. Çünkü işçi sınıfından, en arkalarda kalmış olanların hakkını biz savunuyoruz, amasız fakatsız. Karlarını katlayacaklar, rantlarını katlayacaklar, faizlerini katlayacaklar sonra da ekonomik krizin yükünü işçi sınıfına mı yıkacaklar? Yok öyle yağma. Meydan o kadar boş değil. Bu krizin yükünü, bu düzenin yükünü, bu hükümetin fahiş hatalarının yükünü kimse işçi sınıfının sırtına yıkamaz.
Asgari ücretin haddini belirtirken, size de haddiniz bildireceğiz.
Daha önce olması gereken asgari ücret rakamını 42.300 TL olarak açıklamıştık. O günden bugüne enflasyon aldı başını gitti ve buna bağlı olarak satın alma gücü düştü. Dolar yükseldi ve Türk Lirası değerini kaybetti. Hayat şartları görülmemiş bir şekilde zorlaştı. Bütün bunlara karşılık, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda, kişi başına düşen Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) hedefini 720 bin TL olarak açıkladı. Bu önceki yıldaki 520 bin TL’ye oranla, bu bir yükselme.
Hayat şartlardaki kötüye gidiş ve buna karşılık GSMH’daki yükselme dikkate alındığında, 2025 yılı başlangıcında uygulanacak asgari ücret 50.000 Türk Lirası olarak belirlenmelidir.
Rica etmiyoruz, lütuf istemiyoruz ve “siz bilirsiniz” demiyoruz.
Biz bu rakamı hükümete ve sermaye sınıfına şart koşuyoruz.
*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 6 Aralık Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.