Post

Colani Golan Tepelerini Savunmadı

HTŞ liderinin asıl adı Ahmet Hüseyin el Şara. 2021 yılında verdiği bir röportajda, Ebu Muhammed el Colani takma adındaki “Colani” ifadesinin, ailesinin kökeninin dayandığı Golan Tepeleri’ne bir gönderme olduğunu söylüyor. Colani, 1967 yılına kadar bu bölgede yaşıyor ve İsrail'in işgali üzerine buradan göç ediyor. HTŞ lideri için Golan Tepeleri, kendi ismini Colani yapacak kadar önemli.

HTŞ’nin Şam’a girmesinin sonrasındaki günlerde, İsrail devleti işgal ettiği Golan Tepeleri’nin ötesine doğru adım adım ilerliyor. Buna karşılık, böylesi dramatik bir olaya karşı Colani’nin gıkının bile çıkmadığı görüyoruz. Aynı şekilde İsrail Suriye’nin hava kuvvetlerini ve donanmasını yok ederken yine gıkı çıkmıyor.

Bu manzara HTŞ’nin politik karakteriyle ilgili ipuçlarını bize veriyor.

Suriye’de ortaya çıkan durum, çok genelde dünya çapındaki iki ayrı bloğun birbirine karşı yürüttüğü kapsamlı mücadelenin bir yansıması, bir uğrağıdır. Hamas’ın İsrail’e yönelik çıkışından sonra kendini gösteren gelişmeler serisi Suriye’de ABD-İsrail-Batı bloğu lehine sonuç verdi.

ABD, dünya çapındaki ekonomik, siyasal ve askeri liderliğinin sarsılması sonrasında; dengeyi yeniden kendi liderliği lehine dönüştürmek üzere büyük bir çaba sarf ediyor. Ortaya çıkan bütün yeni olay ve olgular bu bakış açısıyla ele alınabilir.

Rusya-Çin-İran bloğuyla birlikte hareket eden Suriye’nin kendi ülkesine bir çeki düzen verecek ufku yoktu. Suriye’nin, savunmasını yapabilmek üzere kendi halkına dayanması ve kendi halkına güvenmesi gerekiyordu ancak bunu hiçbir aşamada sağlayamadı. En zor koşullardaki son aşamada dahi, Kürt halkının hak isteyen mücadelesine ve sesine kulak vermedi. Ülkede demokratikleşmenin önünü açamadı. Beşer Esad’ın saltanatı babasından devralması sonrasında, ülkede hatırı sayılır bir değişiklik olmadı.

ABD-İsrail-Batı bloğuna karşı mücadele edenlerin rasyonel davranmıyor oluşunu ve ütopyasızlığını saptamak gerekiyor. İnsanlığa vadedecekleri olumlu bir gelecek planları yok. Eğer Esad rejimi laikse ve farklı kimliklerin yaşamasına alan bırakıyorsa; kendi topraklarında, bu eğilimlere fazlasıyla sahip olan Kürt halkıyla bir paralelliği yakalaması beklenirdi.

Suriye, daha önceki aşamalarda ortak savaş yürütme imkânı bulduğu Rusya’dan, Ukrayna savaşı nedeniyle; İran, Haşdi Şabi ve Hizbullah’tan İsrail’in yıpratması nedeniyle beklediği hayati desteği alamadı. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaş yürütürken imkanlarını büyük ölçüde tükettiğini ve İran’ın uzun süreli milisler stratejisinin istenen sonuçları vermediğini söyleyebiliriz. Bütün bunlara bağlı olarak, 13 yıl direnmiş olduktan sonra, Suriye’de yolun sonuna gelindi.

Bir yönüyle de olaylar birikti ve varacağı yere vardı diyebiliriz. Bu tabloda olumlu görülebilecek tek boyut, Fırat’ın doğusunda kendisine bir politik ve idari konumlanma yaratabilmiş ve bunu gücüyle koruyabilen Kürt halkının varlığı olarak sayılabilir. Sorunlar var, yenilgiler var ama mücadele devam ettirilebilir.

Bütün gelişmeler neticesinde ülke ve dünya, HTŞ gibi insanlıktan nasibini almamış bir tekfirci-ganimetçi çeteye teslim edildi. Tam bir ölümlerden ölüm beğenmek atmosferi. “Bütün ırmakları kurumuş bir dünya” bu olsa gerek.

Bundan sonraki günlerde Suriye’de bulunan Sünni Müslümanlar dışındaki bütün dini-etnik kimliklerden toplumlar ve laiklik eğiliminde olanlar eli yüreğinde, bir katliam korkusuyla bekler vaziyette olacaklardır. Bu da insanlık adına fazlasıyla kötü.

HTŞ’nin ve genel olarak bu tür köktenci akımların devlet, cumhuriyet ve asgari bir çoğulculuk gibi kavramlara çok uzak olduklarının görüyoruz. O nedenle bu çizginin, Suriye’ye fiziksel olarak hâkim olduktan sonra neler yapabileceği meçhul. Milis kültürü içinde var olmuş bir organizasyon, mevcut kurumsal yapıyı sürdürebilmekten uzak. Diğer deneyimlerde görüldüğü gibi ülkeyi bir “emirlik” düzeyine düşürmeyi tercih etmesi de muhtemel. Irak’ta, kurumlar tamamen dağıldığında, sonuçlar hiç de iyi olmamıştı. Bunun ne kadar ötesine gidilebileceğini gelişmeler gösterecek.

Bunlarla birlikte, önümüzdeki zamanlarda HTŞ’nin ve Suriye Milli Ordusu (SMO) denilen yapıyla anlaşması da kolay değil. Bu zorluğa, IŞİD’din sahneye çıkma ihtimalini de eklemeliyiz.

 Hükümet, yeni Osmalıcı yayılma heveslerine kapıldığından beri HTŞ tarzındaki organizasyonlarla derinlemesine bir ilişki geliştirmeye çalışıyordu. Hatta SMO’yu organize ettiği, parasal olarak desteklediği, askeri olarak eğittiği ve buna bağlı bir biçimde sevk ve idare ettiği söylenebilir.

İktidar, HTŞ ile bağını Suriye üzerinde düşmanca hesapları olan diğer ülkelerle iş birliği yapmak suretiyle kurmuş olmalıdır. Son aşamada, kendi çıkarlarının Suriye üzerinde hesapları olan ülkelerle ortaklaştığı anlaşılıyor. Hükümet, Türkiye’nin güney sınırından geçerek girdiği alanda yerleşme eğilimi ortaya koymuştu. Şimdi bu pozisyon daha da pekişiyor olacak. Bununla birlikte, bu tablo içerdeki kamuoyuna “toprak kazanmış olmak” şeklinde sunulacaktır.

Bunun yanı sıra AKP çizgisinin esas hedefinin, Suriye’nin kuzeyinde bir politik düzen yaratabilmiş olan Kürt halkının kazanımlarını akamete uğratmak olduğunu söyleyebiliriz. Bu hedefe bağlı olarak HTŞ’nin hamlesi; AKP çizgisine, Kürt halkının kazanımlarına müdahale etme zemini yaratıyor gibi gözükmüş olabilir. Bu çerçevede iktidar, resmi kayıtlarda HTŞ’yi terörist olarak tanımlasa da, HTŞ liderliğindeki silahlı grupların ilerleyişine “Muhaliflerin bu yürüyüşü devam ediyor, temennimiz kazasız belasız bir şekilde Suriye'deki bu yürüyüş devam etsin” şeklinde yaklaştı. Bu ifadeler hükümetle, HTŞ arasındaki “gönül birliği”ne işaret ediyor.

Sosyalistler, Orta Doğu’da ortaya çıkan bu gelişmeler karşısında, kendi ülkesinde olduğu gibi demokrasiyi, eşitliği ve halkların özgürlük mücadelesi üzerinden dayanışmasını savunmalıdır. Son tahlilde bu ilkelerin hayata geçirilişi galip gelecektir. Bu ilkelerin uygulanmadığı, yerlerde koca koca ülkeler yıkılıp gidiyor ama kimsenin gözünden bir damla yaş akmıyor. Devletler halkına ve kendi ülkesinde demokrasiyi, eşitlik ilkelerini yaşatıyor olmasına güvenmelidir.

Suriye’deki Kürt halkı, kendi bulunduğu bölgede demokratik, kadın erkek eşitliğini gözeten, meclisler yoluyla katılıma önem veren, çoğulcu bir yaklaşım ortaya koydu. Bunun Orta Doğu koşullarında çok önemli bir gelişme olduğunu kabul etmeliyiz. Bölgede örnek gösterilecek ve desteklenecek damar bu olmalıdır.

ABD, kendisinin emperyalist liderlik krizini çözmenin peşinde. Uluslararası kapitalizmin gelişim seyri bunu zorunlu kılıyor. Bu genel durumu, özel mülkiyete dayalı üretim ilişkilerinin makro düzeyde işleyişi ortaya çıkarıyor. Sosyalistler bu son işaretten yola çıkarak, analizlerini büyük, bütünsel ve maddeci bir temele oturtmalıdır.  Mesele emperyalizmin dünya çapında paylaşımı meselesidir ve buna enternasyonalist, halkların dayanışmasını ve geleceğini belirleme imkanını savunan bir yöntemle cevap verilmeli.

Karalar bağlamaya gerek yok. Tarih tekerrür ediyor gibi ya da yeri eşeliyor gibi gözükebilir ama tarih uzun sürer.

Emperyalizm görüldüğü gibi, dokunduğu her şeyi mahvetti. Bütün bu olup bitenlere rağmen sosyalizmin doğrudan demokrasi, ihtiyacı dikkate alan eşitlik, halkların dayanışması, toplumsal refah ilkeleri parlıyor.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 13 Aralık Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Metal İşçisi Yüzde 125 Zam İstedi

Post

Colani Golan Tepelerini Savunmadı

Post

Kişi Başına GSYH 720 Binse, Asgari Ücret 50 Bin TL Olmalı

Post

Ara Aşamalar

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı