Post

Kaç Bin Yıllık Hasretimin Koncası

Demek ki genç insanların içinde bir yanardağ varmış. Demek ki “bir yangın ormanından fışkırmış genç fidanlarmış” onlar. Demek ki yangın ormanlarında herkes ölmezmiş. Onur mücadelesi acı duymazmış. Sancak yerde kalmazmış, derlenip dürülmemiş bayraklar. Yenik düşse de kavga için nefesini toplamayı bekleyenler varmış. Demek ki kemanın gürültüsü hep başka yerden çıkarmış.

İktidar, herkesi kendisine yandaş durumuna düşürebileceğini sanıyordu. “Ego” yapacak ne vardı ki, herkes biat edebilirdi AKP’ye. Herkes “ram” olabilirdi onlara. Direnmek yersizdi. Eğer buna direnen olursa, bütün mülakat odalarında diplomalar ve yılların emekleri iptal edilebilirdi. Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali, bir nevi bütün gençlerin diplomasının iptal edilmesinin temsiliydi. İbretialem için diploması iptal edilmişti onun.

Mülakat odalarında umutları yerle bir edilen genç insanlar, evlerindeki odalarına gönderiliyorlardı. Sonra da o insanlar “odasından çıkmıyor” oluyordu. Nereye çıkacaklardı ki, neyle çıkacaklardı ki? Spor salonu mu kalmıştı? Parklar mı kalmıştı şehirlerin bir tane yerinde? Taksim Gezisi’ni şehitler vererek kurtarabilmiştik ancak. Eminönü’nde balık ekmek yiyecek parası mı kalmıştı onların? Et, yumurta, ekmek kuyruğuna giren anne babalarından harçlık mı isteyeceklerdi?

Kar etmenin, faiz kazanmanın, rant vurgunu yapmanın peşinde nefes nefese koşanlar; gençlerin iş sahibi olmasını mı düşünecekti? Umurlarında olmazdı tabii ki. Onlar kendine Müslümandı hep. Ümmetten bahsederlerdi ama can cümleden azizdi onlar için daima. Cümleyi, toplumu, herkesi ve “sürü”yü hesaba katmazlardı asla. Altta kalanın canı çıksın diye düşünürlerdi karanlık dünyalarında sinsice. Kendi hesaplarına çalışırlardı ve kendi gemisini yürüten kaptanlardı. Gençlerin sorunları onları ırgalamazdı, o onların sorunuydu.

Böyle gözü kara egoisttiler. Fani dünya derken, şu fani dünyada, düşük hazların saplantısına sahip tüketicilerdi. Gençlerin de düşük hazlara meyletmesini isterlerdi. Pudra şekerine hevesli olmaları gayet doğal kabul edilebilirdi. Hatta gençler bahis sitelerinde geleceğini arayabilirdi. Taltif ettikleri mafya çetelerine katılabilirlerdi. Bu yollar ardına kadar açıktı.

Gençler yeter ki marjinal olmasındı, çapulcu olmasındı, vandal olmasındı, bohem olmasındı ve lezbiyen mezbiyen olmasındı. Bütün bunlara rağmen, vakterişti bir kerre. İsrafil surunu urdu, mahlukat yerinden durdu. Toprağın nabzı onların nabızlarında atmağa başladı ve gençler kendilerine biçilen deli gömleğini yırtıp attılar. Onun yerine bu aralar Pikachu kostümü kuşanmayı tercih ediyor. Niyet neydi akıbet ne oldu değil mi AKP’li yöneticiler?

Gençler hapsetmeye çalıştığınız odalardan çıktılar. Karartılmış bir geleceğin esiri olmayı kabul etmediler. Sosyal medyaya biraz ara verdiler ve artık sosyal medya için eylem içeriği üretiyorlar. Bundan böyle sosyal medya, genç çocukların o gül yüzünü takip ediyor. 1968’den beri çok özlüyordu insanlık gençliğin güzelliğini. Hiç unutmamıştı dünyanın çehresini değiştiren kudretlerini. Ahmet Arif’in ve hepimizin bir umudu onlardaydı.

Ve işte gençlik kılıcını attı.

Kafaları bulutlarda iktidar karşıtları geri geldi. 68’den sonra tutsak düşmüş tüm yoldaşlarını ve insanlığı kurtarmak için. “Memleketi sen mi kurtaracaksın?” nihilizmiyle konuşanlara, son kez öfkeyle gözlerini kısarak yürüdüler. Onlar okunu atıp, yayını asanlar olmuştu elbet ama gençler için oyun yeni başlıyordu. Bu daha başlangıçtı ama bakalım bu kapitalist hakimiyet bu kez paçasını kurtarabilecek miydi? En zor olanı gerçekleştirdiler, yani başladılar. Son anda mı yetişmişlerdi? Evet, toplum uçurumun kenarına gelmeden kanatlanamazdı çünkü. Gün artık bugündü.

 O nasıl bir açılıştı. İstanbul Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi oluşunu gösterdi, yürüdüler barikatın üstüne. Barikat eridi, buzlar kırıldı, Deniz Gezmiş’in kafa dengi yoldaşları denizin yolunu açıverdi. Deniz’in eylem fotoğrafındaki gibiydiler, öyle dal gibi. Sesleri onunki gibi gürdü. Üniversitenin önündeki yolda “güneşten ışık yontan sert çocukların hoyrat gülüşleri aydınlığı çalkaladı”. Ülkeyi de çalkaladı, zaten uzun süredir çalkalanması gerekiyordu. Kimsenin sesi çıkmadığı için Nemrutlaşanlar, olmaktan korktukları yerde olduklarını anladılar. “Çizmeyi aşmayın” öğüdünü dinlemeyenler, şeytanın bacağını kırmışlardı artık.

İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi ve tutuklanması darbe gibi oldu. Gelgelelim bu sefer gençler ve halk darbeyi kabul etmedi, Hasan Mutlucan türkülerini dinlemediler ve sokağa çıktılar. Gençlik yeni dönemdeki toplumsal hareketlerin parça düzeyinde kalma ve palyatif (geçici) çözümler üretme zaafını bir iki saatte ışıltılı bir şekilde aştı. Şan olsun.

“Sıkıntı yok” değil, bilakis çok büyük bir mesele var. Sadece bir tabldot yemek istiyoruz demiyorlar ve onu alıp dönmeyecekler. Kötü haber vermek gibi olmasın ama iktidardakilere, “sadece” kelimesini hiç kullanmıyorlar ve tüm ülkeyi gözlerine kestiriyorlar adeta.

Gerçekçi olup imkansızı istiyorlar, ne kadar afili.

Ahmet Abi’nin, dirseği iskemleye dayalıyken bir güzel kadeh tutuşu vardı ya eskiden, aynı onun gibi.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 11 Nisan Cuma günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Kaç Bin Yıllık Hasretimin Koncası

Post

Ordu’nun Dereleri Yukarı Akmaz

Post

Belki Şehirlerimize Bir Barış Gelir

Post

Alım Gücü Bin Lira Düştü

Post

CEO’ları Kıskanıyor Muyuz?

Post

Metal İşçisi Yüzde 125 Zam İstedi

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Ara Aşamalar

Post

Kişi Başına GSYH 720 Binse, Asgari Ücret 50 Bin TL Olmalı

Post

Colani Golan Tepelerini Savunmadı

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı