Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Marks sınıf çelişkilerinin aşılması yönünde bir sosyalizmi ortaya koyduğunda Ekim Devrimi’nin hemen öncesi koşullarda değildi. O nedenle yakın tarihte gerçekleşecek ve uygulanması gereken bir projenin ayrıntılarından uzakta kalabilirdi. Ne var ki 1917 giden Rusya’da koşullar farklıydı. Savaş içinde bir ülke vardı. Toprak isteyen köylüler vardı. Haklarını isteyen milletler vardı.

Lenin’e göre Rusya’nın giriştiği savaş emperyal amaçlar içeriyordu. Toprak kazanmak ve başka ülkeleri boyunduruk altına almak içindi. Bir Marksistin bakış açısına göre bunun elbette ki dikkate alınacak herhangi bir boyutu olmalı. Böylesi bir savaş düşünülürse bunu reddetmek ve barıştan yana olmak gerekiyordu. Şimdi bu zamandan bakınca ne kadar kolay bir sonuca ulaşma gibi görünebilir ama o zamanlar bu sonuca varmanın bu kadar kolay olmadığını söylemiş olayım. O dönem bu sonuca varamayan sosyalistlerin çoğunlukta olduğu dönemdi. Koca bir 2. Enternasyonal partileri bu savaşta taraf oldular. 

Aynı durum bizim ülkemizde ve bugün olsa ne kadar çok siyasal eğilimin Aydınlıkçılar çizgisine yaklaştığını şaşırarak görebiliriz. Yani o siyasal tavır cepte değildi. Hatta dünya çapında azınlıktaydı ve buna rağmen haklı çıktı.

O sıralar, biz sadece sendikamızdaki işçilerin ücretlerini yükseltmeye bakalım, dünya savaşı konusu bizi aşar diyen bir yaklaşım Bolşeviklerde yoktu. “O bizi aşar” şeklindeki “yüksek siyasetten kaçınma” eğilimi sonradan bizim memlekette zuhur etti.

İsyankâr 20. Yüzyılın başındaki Rusya’da savaş vardı, kıtlık vardı, topraksız köylüler vardı ve ezilen uluslar vardı. Bu konulardaki sorulara bir cevap vermek gerekiyordu. Prensipler ise emperyalist savaşlara karşı olmak, işçi sınıfı için ekmek, yoksul köylüye toprak ve halklara özgürlüktü. Hata yapabilirdi o zamanın devrimcileri. 2. Enternasyonal’in “yurt savunması” fikrine kapılabilirdi. İşçi sınıfının ihtiyaçlarını esas almayabilirdi. Köylüleri önemsiz bulabilirdi. Halklara karşı Rus milliyetçiliği yapabilirdi. Bunların hepsi bıçak sırtı tercihlerdi diyebiliriz. Ne mutlu ki hata yapmadılar ve insanlığa kurtuluşun ilk güneş ışığını hediye ettiler.

Dikkat edilirse o zamanlar dünya çapındaki büyük sorulara büyük cevaplar gerekmiş. Şimdi de öyle, hayatı bize kolaylaştıran sihirli bir iksir yok. Biz daha şanslı değiliz, hatta daha şanssız sayılırız. Yenilmiş olmamızın yara izlerini taşıyoruz. Toplum, üretim araçlarındaki özel mülkiyetin kaldırılmasıyla iyi sonuçlar ortaya çıkacağı düşüncesi konusunda tereddütlü artık. Tam burada bazı adımlar atmak zorundayız.

Bolşevikler savaş, kıtlık, toprak ve ulus başlıkları için bunlar özel mülkiyetin ilgasıyla ilgili değil deme lüksüne sahip değildi. Somut, güncel ve kendi coğrafyalarındaki sorulara cevap vermeleri gerekiyordu. Uzun yıllar geçti. Şimdi sadece özel mülkiyetin ilgasıyla ilgilenirim demek bile çok uzakta çalan bir şarkı gibi. Sosyalistler herhangi bir konuya cevap verme gereği bile duymuyor. Mülkiyet konusuna da başka herhangi bir konuya da cevapları yok. Ortada kuru bir deklarasyon var. Ben sosyalistim ve iyi bir insanım ve kararlıyım. Çok kişisel bir hikâye anlatımı ama ne ilginçtir ki hikaye toplum ve onun sorunlarıyla ilgili. Adı üzerinde “sosyal” ve “izm”. Demek oluyor ki konu toplum üzerine, sosyal sınıflar üzerine. Bireysel iyilik, kararlılık ve gelişim değil.

Bir zamanlar Rusya’da sorular daha makro konular üzerineydi. Tam bugün ise yerel seçimler üzerine. Bir il ya da ilçe hakkında sol prensipler üzerinden yola çıkılarak neler söylenebilir şeklinde kafa yormamız gerekiyor. Cem Yılmaz’ın esprisinde olduğu gibi “burada yapılmışı var” demeyeceksek prensiplerimizden yola çıkarak çözüm önerileri ileri sürmeliyiz. İşin acı tarafı yenildiğimizden beri “buyurunuz burada örneği var” diyecek halimiz de yok. Zaten gelecek toplumun tam bir küçük örneği olmaz. Gelecek toplum anacak gelecek toplumun tam ikliminde ve hatta dağınık bir biçimde ortaya çıkabilir. 

Toplumun temel ihtiyaçlarını, belediyenin mülkiyeti altındaki kuruluşların ürün ve hizmet üretmesi için işletilmesiyle karşılayabiliriz. Bunlar; beslenme, barınma, eğitim, sağlık ve ulaşım olarak sayılabilir. Ütopya da ütopya diye feveran etmeye gerek yok. Bunu İstanbul ve Ankara belediyesi bile ekmek, market, lokanta, öğrenci yurdu, sağlık ocağı ve ulaşım indirimi olarak yapıyor. CHP kızıl komünist değil herhalde. Mevcut sistem; Et ve Süt Kurumu, Tarım ve Kredi Kooperatifleri, TOKİ, devlet okulları, devlet hastaneleri ve ulaşımda kart indirimi uygulamalarıyla temel ihtiyaçları karşılama anlamındaki geçmişten gelen işlevini kısmen sürdürüyor. Sözün özü, eski solcu ve liberal arkadaşlar sakin olunuz, bu ütopik ya da gerçeklik dışı değil. Bu uygulanamaz diyorsanız ille de, o sizin değil hakim sınıfların derdi olsun bırakın da. 

Yine de uygulanamıyorsa, yıkılsın gitsin bu sistem. En ufak bir iyiliğin dahi uygulanamazlığı bile görüldüğü için yıkılsın. Zulmün artsın denir ya hani, bırakınız uygulayamazlıkları artsın.

Kamunun marketlerinin ucuz da olabileceğini gözleriyle gören halkın kanaatleri değişebilir. Halkın ekmeğini aşını dert eden bir kamu yönetimi gören halk, bu isteğini tamamen genişletebilir.  Bu yaşadığı memnun olma halini doğal, hak edilmiş ve “uygulanabilir” görebilir. Özünde temel ihtiyaçlar zaten lütuf değil birer anayasal haktır.

Toplumun temel ihtiyaçlarına böyle müdahale edilirse, toplumun bütün ürettiklerinin bazı şanslı kalantorlarda birikmesini engellemeye başlamış oluruz. Bu bir başlangıçtır ve başlangıçlara ihtiyacımız var ve başlangıçlardan başka çaremiz yok. Bitirmeye fırsatımız olmayabilir ama başlatabiliriz. Toplum başlatabildiklerimize ve başlatabildiklerimizin yararlı sonuçlarına bakacaktır. 

Bugün olanlar yarınki iyi dünyamızın izdüşümleridir.

Yarını bugünden kurmaya başlayabiliriz.

*Hakan Öztürk'ün bu yazısı ilk olarak 16 Mart Cumartesi günü Yeni Yaşam Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.

İlgili Yazılar

Post

Colani Golan Tepelerini Savunmadı

Post

Kişi Başına GSYH 720 Binse, Asgari Ücret 50 Bin TL Olmalı

Post

Ara Aşamalar

Post

Ortadoğu’daki Dalgalanmalar

Post

Tam Kurtuluşun Yolu

Post

Gerçekçi Ol, İmkansızı İste

Post

Kamusal Emeklilik Hakkı Savunulmalı

Post

İyi Bir Başlangıç

Post

Tek Adam Rejimi Tekledi

Post

Açlıktan Öte Köy Var mı?

Post

Emsalsiz, Tek ve Kıyaslanamaz Değiliz

Post

Asgari Ücret 42.300 Lira Olmalı

Post

Asgari Ücreti Kıyaslamak

Post

Asrın Hortumlaması: 133,5 Milyar Dolar

Post

Enflasyonu Ücretler Yaratmıyor: 5 Kanıt

Post

Üreten Biziz, Paylaşan Da Biz Olacağız

Post

Emeğin Tam Karşılığı, Tam Refah, Tam İstihdam

Post

Haklılığımızı Açıklıyoruz Ve Kanıtlıyoruz

Post

Üç İnsandan Biri İşsiz, Dört Çocuktan Biri Aç

Post

Kurban Edilmek İstenen Emekliler

Post

Köylülere Her Yönden Saldırı

Post

Olmaktan Korktukları Yerdeler

Post

Tarih Bir İpucu Bekliyor

Post

Yarını Bugünden Kurmaya Başlamak

Post

Kamu Yararı için Ürün ve Hizmet Yaratmak

Post

Yön Göstermek

Post

Somut Koşulların Somut Analizi ve Siyaseti

Post

AKP Bir Geri Dönülmez Felakettir

Post

Orman Yangınlarında Bütün Tohumlar Ölmez

Post

Kerelerce Ölçülen Gelir Adaletsizliği

Post

Alem Buysa Kral Popülistler

Post

İşçi Sınıfı Şart Koşabilir

Post

Sefalet Endeksi

Post

Birkaç Ağaç ve Bir Nefes

Post

Ücret ve Kar Tahterevallisi

Post

Laiklik Şimdi ve Hep Gerekli

Post

Enflasyonun Yarattığı Sefalet

Post

Enflasyonun Sebebi Açlık Sınırındaki Ücretler mi?

Post

Bütçede Değirmenin Suyu Nerden Gelir Nereye Gider

Post

Anayasa Mahkemesini Bir Kez Tanımamak

Post

Gençler Sadece Asansör İstemez

Post

Emek ve Demokrasiden Yana Cumhuriyet

Post

Yahudi Olmayan Çocuklar da Çocuktur

Post

Elin ve Evin İyisi

Post

Göz Hizasında Siyaset

Post

Dördüncü Kuvvet Dik Duruyor

Post

Beton Bina ve Fabrika

Post

Smaç Sebep Sayı Sonuçtur

Post

Sorun Geniş Bir Zaman ve Mekanda

Post

Ekmek İstiyoruz ama Gül De

Post

Parti İşçi Sınıfını Besteler

Post

Kamu Mülkiyetini Kurtarmak

Post

İçeriksizlik Fırtınası

Post

Ormanlar Bizim, Kahrolsun Kapitalizm

Post

“Esset” Değil Halkın Öz Varlıkları

Post

Var ve Yok Listesi

Post

Karşı Kültür

Post

Günbegün Ücret Mücadelesi

Post

Aslanı Kediye Boğdurmak

Post

Sonradan Hatırlananlar

Post

Seçimin Yarattığı Yorumlama İmkânı

Post

Erdoğan’a Yetki Yok

Post

Mülkiyet Sorunu

Post

Halkın Temel İhtiyaçları, Kamu Hizmeti Olarak Karşılanmalı

Post

Örgütlü Gücü Meclis'e Taşıyalım

Post

Hiçbir Yerden İzin Almamak

Post

Mahirleri Anmak Değil Anlamak

Post

Hareketin Hareket Halindeki Doktrini

Post

Denizlere Çıkar Sokaklar

Post

Tabutta Röveşata

Post

Buyurunuz Buradan Yakınız, Mösyö Hükümet

Post

Depremin Siyaset Üstü Olmaması

Post

Basra Harap Olmadan Önce

Post

Halkın Birikimlerinin Bağımsızlığı

Post

Görev Zamanı

Post

Bu Daha Başlangıç

Post

Kaynaşmış Değiliz

Post

Bolsonaro Tavuğunu Yalnız Yemesin

Post

Suriye Sınırını Değil Açlık Sınırını Geç

Post

Neden Yapmasınlar?

Post

Hayallerin de Sadakate İhtiyacı Vardır

Post

Büyük Pasta, Küçük Pay

Post

Yine Sınırlama Esas, Hürriyet İstisna

Post

Seçenek Biziz

Post

Üç Husus

Post

Radikalizm

Post

Örgütlü Toplum Parlamentoya Rengini Vermeli

Post

İşçi Sınıfı Programı Vaat Eder

Post

Güç Siyasetle Yapılır

Post

Yenilgi Sonrasında Yorumlamanın ve Politik Programın Yitimi

Post

İşçi Sınıfının Tahtına Oturmaya Kalkışmak

Post

Hedef, Özne ve İktidar Organı