Bir Işık Yakıyoruz
Bazen kendimizi “özgürlük savaşçıları” olarak tariflemeyi doğru buluyorum. Elbette böbürlenmek için değil. Şöyle bir mücadele arkadaşlarım, genç feministlere baktığımda ne kadar kararlı ve tutkulu olduğumuzu görüyorum. Ne iyi ki bu toprakları çorak bırakmayacak, bu coğrafyanın kadınlarını susuz bırakmayacak örgütlü mücadelemiz var. Ne iyi ki bir fikri geliştirmek için elinden geleni yapan genç feministler var.
Geçtiğimiz pazar (11 Ağustos)’ta Genç Feministler Federasyonu olarak İstanbul’da bir forum gerçekleştirdik. Genç feministlerin renkliliğini, neşesini ve kararlılığını çok güzel yansıtan bir gündü. Türkiye feminist/kadın hareketinin önemli bir parçasını oluşturan bizler, elbette yaşadığımız sorunların da çözüm önerilerini beraber konuştuk. Çözüm önerilerimizi karar altına alıp, uygulamak için yola koyulduk. Günün bir diğer rengi bizler için şarkılar söyleyen “Parus” kadın grubuydu. Parus grubundaki üniversiteli genç kadınların özgürce isteklerini ve becerilerini hayata geçirmeleri mutluluk verici. Ve böyle bir grubun bizler için şarkılar söylemesi günü daha özel hale getirdi. Tekrar bu yazı vesilesiyle temsilcisi olduğum örgüt adına teşekkür ederim.
Herkese Söz Hakkı, Hep Birlikte Çözüm: Forum
Forum, herkesin o kadar hevesle tercih ettiği bir format değildir. Bizler içinse herkesin çekinmeden n fikrini ifade edebilmesi ve sadece birini dinlemenin ötesinde, katkılarla demokratik bir ortamın yaratılabilmesi çok önemli. “Biz” değiştireceksek, tüm mücadele alanlarında “biz” olarak hareket etmeliyiz. Bu yüzden yaptığımız forumda çember oluşturduk, belirlediğimiz 2 konuyla ilgili herkes söz aldı. Kimileri deneyimlerini anlattı, kimileri çözüme dair fikirlerini. Aynı düşünmediğimiz konularda tartıştık ve ortak noktalarda buluştuk. Birbirimizi ikna ettik. Evet, insanlar birilerini ikna etmeye çalışabilirler ve o fikre dinledikleri üzerine ikna olabilir. (Bu tartışma üzerine bu yazıda girmeyeceğim ama genç kuşaklardan tartışmayı, farklı düşündüğü konuları dile getirmeyi ve çevresindeki kişileri ikna etmeyi önemseyenlerde var.)
Yazının devamında forumda tartıştığımız içeriklere dair değerlendirmelerimi ele alacağım.
Cinsiyetçi Eğitim Genç Kadınların Yaşamını Nasıl Etkiler?
İlköğretimden üniversiteye kadar eğitimin her kademesinde benzer ve farklı cinsiyetçi uygulamalarla karşılaşıyoruz. “Konu konuyu açtı” diye bir tabir vardır. Bu konuyu konuşurken forumumuz biraz o yöne evrildi. Herkes ortaokul ve lise yıllarında yaşadığı zorluklara değindi. Bugün hala bu sorunların ne kadar derinden yaşanmaya devam ettiğini konuştuk. Birbirinden farklı şehirlerde, eğitim hayatımız boyunca nasıl da benzer cinsiyetçiliğe maruz kalmışız.
Bugün siyasi iktidarın son dönem politikalarıyla görüyoruz ki ülkede eğitim gün geçtikçe daha niteliksiz, laiklik karşıtı ve cinsiyetçi bir hale bürünüyor. ÇEDES projesi kapsamında okullarda yaşanan olaylara tanık olduk. Ya da MEB’in övünerek, çok güzel işler yapıyoruz diyerek anlattığı Maarif Eğitim Modeli’nin rezilliği de ortada. İçerisinde bir dinin tek yorumunun onlarca farklı ders olarak zorunlu kılındığı, hiçbir doğa bilimine veya sosyal bilime gerekli özenin gösterilmediği koskoca bir müfredat var. Zaten “toplumsal cinsiyet eşitliği” müfredatta yer bile almıyor, kadının adı neredeyse hiç yok. Buna karşılık toplumsal hayattaki uygulamaları gibi “aile” müfredatın vazgeçilmez bir parçası olarak yer alıyor. Çocuklara ve gençlere “aileyi koruyacak ve güçlendirecek nesil sizlersiniz” hali dayatılıyor. Bu ise kız çocuklarına ve genç kadınlara nur topu gibi bir cinsiyetçilik olarak dönüyor. Ki bu uygulamaların sonuçlarını yaşamaya başladık. Örneğin Gebze’deki bir lisede genç kadınlar kıyafetlerinden dolayı okul yönetimi tarafından mezuniyetlerine alınmadılar. Dikkatinizi çekerim “kendi mezuniyetlerine”, “kıyafetlerinden” dolayı. Bu konuyla ilgili bir açıklama yapmıştık, dileyenler onu da okuyabilir. (1) Ya da ÖSYM, Spor Bilimleri İçin Özel Yetenek Sınavı Kılavuzu’nda kadınlara kontenjanını % 40’a düşürerek negatif kota uyguladı. Bu kadınları spordan, eğitimden ve hayatın her alanından uzaklaştırma çabasıdır. (2) Biz forumumuzu gerçekleştirdikten sonra ortaya çıkan bir diğer şeyse Bursa’da bir İmam Hatip ortaokulunda okul müdürünün veli toplantısında “Çocukların şortuna da karışırız, başörtüsü takmamalarına da karışırız. Gerekirse bağırır, sert davranırız.” konuşması oldu. (3) Genç feministlerin böylesi cinsiyetçi hocalara cevabı “Karışamazsınız”dır. Eğitim hayatının herhangi bir alanında karşılaştığımız en ufak bir cinsiyetçi uygulamada karşınızda bizi göreceksiniz. Forumumuzda aldığımız kritik karar da şudur: İnisiyatif alan tüm arkadaşlarımızla liselerde kendi mücadele alanlarımızı hızla oluşturacağız. Üniversitelerde ise en ufak bir cinsiyetçi uygulamanın, kadın düşmanı akademik kadronun karşısında genç feministlerin kulüpleri, toplulukları var olacak.
“Aile Dayatmaları” Toplum Mühendisliği Midir?
Bir süredir siyasi iktidarın “aile odaklı politikalar” yürüttüğünü biliyoruz. Bakanlık eliyle farklı illerde bir sürü çalışma yürüttüler. Son durumda ise “ailenin düzeninin bozulmaması” için hanelere atayacakları manevi danışmanlara varana kadar cinsiyetçi kararlara imza attılar. (Bu kararla ilgili ayrıca başka değerlendirmeler okumak isteyenler mücadele içerisinde olduğum süre zarfında deneyimlerinden çokça kez faydalandığım ve fikirlerine çok değer verdiğim sevgili yoldaşlarım Gülsüm Kav’ın Gazete Pencere’ye yazdığı yazıları ve Fidan Ataselim’in Gazete Duvar’a yazdığı yazılarını okuyabilirler.)
Biz forumumuzda bu politikaların genç kadınların hayatını nasıl etkilediği üzerine değerlendirmelerde bulunduk. “Aile dayatması” gençler üzerinde siyasi iktidarın hep yaptığı bir şeydi zaten. Bu dönemde ise o halini ısrarla sürdürmeye devam ediyor. Evlilik teşvik paketleri, 3 çocuk yapın söylemleri ve evlilik yaşının artmasından dolayı gençlere dönük bir dizi yakarış. Bilmediğinden değil elbette ama siyasi iktidarın kavraması gereken bir gerçek var. Bizim kuşağımız, sizin tahayyül ettiğiniz yaşamın sürdürücüsü değil, kendi istediği gibi var olma mücadelesi veren bir kuşaktır. Bizler daha özgür ve modern bir yaşamın yolcularıyız. Aile içerisinde “eş, anne” değil, eşit ve özgür yurttaşlar olacağız.
Bu politikalara dair bir diğer kritik sorun ise kız çocuklarının ve genç kadınların aile kurumu içerisinde babalarıyla ve erkek kardeşleriyle yaşayabilecekleri sorunun artmasıdır. “Aile odaklı politikalar” sadece kadınlar ve evli oldukları erkeklerle aralarındaki ilişkiyle ilgili değildir. Bu politikalar elbette kadınlara şiddet, yok sayılma ve ekonomik hiçbir hakkının olmaması olarak dönüyor. Ancak bu durum babaların genç kadınlar üzerinde tahakkümünün arttırma riskini de getiriyor. Ekonomik krizin etkisiyle ailesinin yaşadığı şehirde üniversite okumak zorunda kalan genç kadınlar için o evlerde bir cehennem hayatı yaşanıyor olabilir. Kıyafetlerimizden eve kaçta geleceğimize kadar bir dizi şeyi hep hayatımızda babalarımız düzenlemeye çalıştı. Bu baskıdan kurtulmak, özgürce yaşamak için aile evinden kopmaya çalışan genç kadınları o haneye mecbur bırakmaya çalışıyorlar. Çünkü “makbul” kadın sınırlarını kabul etmeyen bizler, onların yaratmaya çalıştığı aile ilişkilerini ortadan kaldıracak olanlarız.
Bu konuya dair şunu da eklemek isterim. Kadının soyadı konusu için “aile düzeni bozulabilir” demişlerdi. Mücadele eden kadınları, bizleri çok tebrik ederim. Bize hayatı dar eden o aile düzenini bozmaya ne çok yaklaşmışız.
Örgütleneceğiz, Asla Durmayacağız
Forumumuzda hep birlikte bazı kararlarımızı yinelemiş ve yeni kararlar almış olduk. Bulunduğumuz tüm üniversitelerde örgütlenmek ve mücadeleyi büyütmek istiyoruz. Ne iyi ki kendi okuduğu üniversitede Kadın Hakları Kulübü kurmak için inisiyatif alan bir sürü arkadaşımız var. Hiçbir üniversitedeki genç feministi adressiz bırakmayacağız. Bu yüzden bu yazıyı okuyup kendi üniversitesinde bir şeyler yapmak isteyen tüm genç feministleri mücadeleye davet etmek isterim. Hep birlikte, tüm kadınlar için bir şeyler yapma zamanı.
Çağrımızı görmüşsünüzdür ama bir diğer güzel gelişme de federasyon olmanın şartı olarak “İstanbul Genç Feministler Derneğini” kuruyoruz. Biz bir ışık yakıyoruz. Yolu aydınlatmak için. Tüm genç feministler ellerinde fenerle aramıza dahil olabilir. Yolun daha ilerisini görebilmek için…
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.