
Gençliğin Öncü Görevi
“O kadarını da yapmazlar ya!” süreci sona erdi. İktidar, yılların getirdiği güç zehirlenmesiyle birlikte zorladığı sınırlara tosladı sayılır. Ama kimin öncülüğünde?
Ekrem İmamoğlu’na yapılan siyasi operasyondan saatler sonra, İstanbul Üniversitesi öğrencileri, yaptıkları eylemde kendilerini hafife alan polisin kurduğu barikatı yıkarak Türkiye halklarına aslında durumun diğer “eski kırmızı çizgilerin” aşılması gibi olmayacağını gösterdi. Ardından, ODTÜ başta olmak üzere çeşitli üniversite öğrencileri, dikkat çekici eylemler yaparak durumun bir istisna olmadığını ülkeye duyurdular.
Güncel öğrenci hareketi, eski nesil öğrenci hareketleri tarafından apolitize olmakla suçlanıyordu. Bu neslin “bitmiş” tantanasına rağmen, uygun bir refleksin binlerce öğrenciyi meydanlara öncü kuvvet halinde çektiğini görüyoruz. YÖK destekli kayyum baskısı altında ve faşist örgütlenmenin tehlikesinde, dersliklerinde sivil polislerle oturan öğrenciler için teorik donanım beklemenin zorluğundan da bahsetmek gerek.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin çizgisi ise yine sokağa çıkma dürtüsünde olan ya da olmayan kitlesini belli bir amaçta konsolide etmek oldu. Aylardır hazırlığı yapılan Cumhurbaşkanlığı ön seçimleri sonucu İmamoğlu'nun adaylığına ek bir meşruiyet kazandırılacaktı. Sürecin ilerleyişi sebebiyle, bu hazırlığa farklı bir anlam yüklenerek halkın gözaltında bulunan İmamoğlu’na desteğini sunacağı bir ritüel olması planlanıyor. CHP'nin çağrısıyla toplanılan Saraçhane ve benzeri alanlarda, bu ön seçime katılımın önemini anlatan temalarda konuşmalar yapıldı. Özgür Özel, kendi mitingine katılan ve Taksim'e yürümek isteyen kalabalığın isteğini reddedecekti. Stratejik olarak bu kararın tartışmasını sabahtan akşama yapabilirdik, ancak çok konuşmak yerine daha çok eylem yapmanın değerini sonraki gün anlayacaktık.
Ülkemizin kriz anlarında duyduğu öncü kişi ya da kurum ihtiyacını karşılamak konusunda maalesef aciz kalan CHP'ye rağmen, öğrenci kitleleri inisiyatifi eline aldı. Jet hızıyla önce kendi okullarında, ardından da Saraçhane’de toplanan şehrin dört bir yanından üniversiteliler, beklenmedik bir şekilde sel oldu, aktı. Kalabalığı gördüğü gibi fırsatı mitinge çevirmek isteyenlere, “Mitinge değil, eyleme geldik!” diye slogan atarak planlarını bozdu. Ses cihazıyla sesini bastırmak isteyenlere daha gür bir şekilde cevap verdi. Yürüyüş yolunu tıkamaya çalışan CHP görevlilerine karşı, “Taksim'e yürüyeceğiz!” dedi.
Tecrübeli, teçhizatlı ve saatler geçtikçe kalabalığı artan polisin barikatını aşamadık diye gençler olarak üzülmemizin bir lüzumu yok. Eylemimiz tüm şehirlere sıçrayacak bir yangının fitilini ateşledi. Ankara’da ODTÜ’de benzer bir direniş destanı yazıldı.Saatlerce orada çabaladık, gazın tadına baktık. Mücadele etmeyi ve dayanışmayı ilk defa deneyimleyen arkadaşlarımıza tecrübe olsun.
Biz barikatların önünde, kampüslerimizde ve sokaklarda mücadele ederken, bir adım gerimizde mitingcilik yapanlara bir çift lafımız elbet olacak! Onların siyasi anlayışı, bir grup genç öğrenciden çok daha sığ ve zayıf. Kimisi iktidarın hâlâ aşmayacağı sınırlar olduğunu düşünüyor olabilir. Kimisi hâlâ hukuken hak aramanın mümkün olduğunu düşünüyor olabilir. Ama o alanda gaz ve cop yiyen bu gençler şunu çok iyi biliyor: Sizi gerçek dünyaya çekmeyi başaracağız ki, bir nebze de olsa şimdiden başardık.
Polis, belediyenin önüne kadar insanları gaza boğup alanın dışına püskürtmeden önce, CHP Genel Başkanı Özgür Özel şöyle diyordu:
“Söz veriyorum. Ekrem Başkan ile birlikte kol kola, omuz omuza, elbette Taksim'i de geri alacağız.”
Yarın, geniş bir yazar kadrosu ile günceli değerlendirme, siyasi gelişmeleri takip etme, öngörme, anlama ve fikri bir yön çizme hedefindedir. Ancak yayınlanan yazılardaki görüşler, Yarın Yayın Kurulu’nun politik değerlendirmeleriyle tümüyle aynı çizgide olmayabilir. Farklı değerlendirmelere sahip olsalar da mücadeleye katkı sunacağını düşündüğümüz tüm yazılara yayın ilkelerimiz çerçevesinde yer vereceğiz.